GAZETE BAŞLIĞI ATMAK SANATTIR

Suna Kan’ı keman çalarken izlediyseniz dikkatinizden kaçmamıştır; o sıradaki yüz ifadesi, sanatçının sanki bir başka boyuta geçtiğini gösterir.
Kimi meslek büyüklerimizin de gazete haberlerine atacakları başlığı düşünürkenki jest ve mimikleri öyleydi.
Çünkü onlar, gazeteciliği bir sanat dalı gibi “icra etmek” için büyük çaba harcayan, mesleğimize hak ettiği ciddiyetle eğilen sıra dışı insanlardı.

ÇETİN EMEÇ FARKI

Hürriyet’in rahmetlik Genel Yayın Yönetmeni Çetin Emeç (1935 – 1990), başlık düşünürken istemsizce sol omzunu oynatır, arada bir de sağ elini kaldırıp bileğindeki künyeyi şangırdatırdı.
Galatasaray Liseli olmasının doğal gereği; o bir Frankofondu. Alt başlığa, “sutirt” (Fr. sous – titre) derdi. Gazetenin ekine, ünlü bir şairimiz editör olarak getirilince Çetin Bey, yazı işleri yöneticilerini şöyle uyarmıştı:
– Arkadaşlar dikkat edin, … Bey’ın sutitr nosyonu yok!
Neye dikkat etmeleri gerektiğini, arkadaşlardan pek azı anlayabilmişti sanırız!
(Sosyal medyada paylaştığı iletilerine, değme gazetecilerin aklına gelmeyecek olağanüstü güzel başlıklar atan saygıdeğer Türkçe öğretmenimiz Şadiye YılmazgilEmeç‘in bu sözünü duysa “Vatandaş, Türkçe konuş!” demekten kendini alamazdı.)
Çetin Bey’e göre, attığımız başlık müphem olmalı yani haberi ele vermemeli; sutitr ile de başlığa görece açıklık kazandırmalıydık ki okuru birkaç aşamada gazete haberinin içine çekebilelim.
Şimdilerde, mesleğimizin bu inceliklerine özen gösteren kaç genel yayın yönetmeni var, bilemiyoruz.

ERDOĞAN SEVGİN ÖZENİ
Meslek büyüklerimizden, haber başlığı için en çok titizlenenlerden biri de -kulakları çınlasın- Erdoğan Sevgin’di. [Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) 72. kuruluş yıldönümünü olan 27 Haziran 2018 günü, “saygı plaketi” ile ödüllendirdiği 47 usta gazeteciden biri olan Erdoğan Ağabey‘i bu vesileyle gecikmeli de olsa kutluyoruz.]
Yine, Çetin Emeç döneminde Hürriyet’in yan yayınlarının bağlı bulunduğu Hürgün’ün üst düzey yöneticiliğini yıllarca büyük başarıyla sürdürdü Erdoğan Ağabey.
Başlık düşünürken başının iki yanındaki uzun saç tellerinden bir tutamını alır, tepesindeki saçsız kısmın üzerine dolardı.
İstediği başlığı hâlâ bulamadıysa bu kez işlemin tersini yapıp saç tutamını aynı yoldan eski yerine koyardı. Kimi zamansa konser vermekte olan Suna Kan gibi büsbütün boyut değiştirip sağ eliyle havaya başlık yazar ama onu da beğenmez ve aynı elinin tersiyle silerdi. Bu arada, inanılması güç ama gerçek; havadaki silgi izlerini (!) de eliyle temizlerdi!

“GERİLLACI” DA NE?

İki isimle somutlaştırdığımız, mesleğimizin aksakallarının (duayen) bu titizliklerine karşılık, kimi zaman da özensiz meslektaşlarımızın gülünç başlık örnekleriyle karşılaşırdık.
Örneğin, en yüksek tirajlı gazetemizden birinin geçmişteki yüzlerce puntoluk birinci sayfa manşeti:
“Gerillacı”
Fransızca “guérilla” (gerilla, diye okunur) dilimize aynen aktarılmış bir sözcük. “Düzenli orduya karşı küçük birlikler hâlinde çatışan, hafif silahlarla donatılmış kişi ya da topluluk” demek.
Gazetenin manşetinde geçen “gerillacı” diye bir sözcük ise Türkçede yok.
Bu “-cı” ekininin kullanımı geçmişte epey sorunluydu; günümüzde ek işlek hâle getirildi ama “gerilla“yı “gerillacı” yapacak denli de bozulmamıştı dilimiz.
TGC ve TGS’nin eski başkanlarından rahmetlik Nail Güreli (1932 – 2016), bir zamanlarMilliyet için yaptığı bir röportaj dizisinin reklamını, TRT‘nin geri çevirdiğini anlatmıştı bize. Sebep: Dizinin adının “Tatilciler” olmasıymış. Tabii, TRT‘nin TRT olduğu günlerde…
Şimdi ise “-ci” eki öylesine yaygınlaşmış durumda ki söz gelimi misafirliğe gittiğimiz evde “Çay mı içersiniz, kahve mi?” sorusuna şu yanıtı verebiliyoruz:
– Efendim, eşim de ben de çaycıyız!

TRAJİKOMİK BAŞLIKLAR

Azerbaycan’daki bir ayaklanma haberi, bir başka yüksek tirajlı gazetelerimizde, şu manşetle verilmişti:
“İsyancı Asiler”
Eş anlamlı olan “isyancı” ve “asi” sözcüklerine şu eylemi (fiil) de ekleseler tam olacakmış:
“İsyancı Asiler Başkaldırdı”
Bu da aynı gazetedeki bir sağlık haberinin başlığı:
“Kanseri Hafife Almayın”
Efendim?..
Aynı gazeteden, farklı tarihte yayımlanmış bir başlık daha:
“Yatın Var mı Derdin Var”
Yüce Rabbim, başka keder vermesin!
FATİH ERTÜRK’E ÖNERİ
Halk TV sunucusu Fatih Ertürk; eski CHP milletvekili Haluk Pekşen ile Emekli Tuğgeneral Haldun Solmaztürk’ü sık sık ekranda konuk ediyor. Ertürk’e, tiyatro öğrencilerine tekrarlatılan şu temrine (alıştırma) çalışmasını öneririz:
“Lâpa lâpa kar yağarken lôrd, Lâleli’deki lôkantanın lôcasında lôkumları lôkma lôkma yutuyordu.”
Neden mi? Çünkü, zoru başarıp (!) her iki konuğunun da adını “kalın l” ile sesletiyor; “Haluk”, “Haldun”… Ve anlaşılan o ki bir tek kişi çıkıp da ısrarla sürdürdüğü bu önemli diksiyon yanlışı için Ertürk‘ü uyarmıyor.

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
Mevsim dönümü değil bu kez
Ruhumdaki erken kartopu sağanağı
Hem de içine GÜRZ gizlemişsin GÜZ!