İstanbul’u, otuz beş yıl sonra ilk kez böylesine sevimli bir tülün ardından, masal ülkesi güzelliğine bürünmüş olarak izledik. 1987 yılından beri kente bu denli kar yağmamış.
Duyumsanan hava sıcaklığı -8 dereceye değin düştü.
Sibirya’dan “Aybar (?) fırtınası” gelmesi bekleniyordu, gelmedi!
Sokaklar, neredeyse diz boyu karla kaplı.
İlkyaza uyanan bitkiler, üzerlerindeki beyaz ağırlıktan memnun.
Evler de!
Hangi fizik kuralının etkisiyle bilemiyoruz; karşı evin çatısında kar, saçaklara doğru zarifçe yuvarlaklaşan yumuşak, ipeksi bir kabarıklık oluşturarak birikti. Belki eriyip akacağı yağmur oluğuna, belki de kütleler hâlinde dökülürse balkondaki çiçeklere zarar verebileceği kaygısıyla.
Kar’ın aklı, duyguları var.
DARISI BAŞIMIZA
“Akıl” sözcüğünün kökeni; Arapça ‘deve kösteği’ imiş.
Deveyi çölde bağlayacaksın ki örneğin, susuzluğunu gidermek için azgın bir iştahla deve dikeni yiyip iç kanama geçirerek ölmesin.
Bilindik anlamıyla ise “akıl; düşünme, anlama ve kavrama gücü, us” demek.
‘Düşünme, anlama, kavrama gücü’ ondan daha gelişkin olmalı ki kervanda, eşeğin öncülüğü gerekiyor, develere.
İnsanların ise kimileri eski deyişle ‘akıldan gayr-i müsellah’ olsalar bile akıl silahıyla donatıldıkları varsayılıyor.
* Kim bilir kaç kez yazdık, yinelemekten usanmayacağız: Bir halkın (bedensel, ruhsal, akli) sağlığı; sofrasına koyacağı gıdaların erişebileceği ucuzlukta ve nitelikli olmasına bağlıdır. Bunun için aklı başında halkların kurduğu devletler, çiftçisini / hayvancısını destekler.
* Türkiye, yıllardır bağıra bağıra gelmekte olan kıtlık tehdidi altında. Tarımsal alanlarımızı, toprağımızı, suyumuzu mahvettik, hayvancılığımızı öldürdük. Gözbebeğimiz fabrikalarımızı, tesislerimizi haraç mezat sattık, satıyoruz. Şimdi sıra, binlerce yıllık zeytinliklerde.
* AKP Genel Başkan Yardımcısı Binali Yıldırım hafta sonu Çorlu’da, kendine özgü biçemiyle (üslup) açıkladı: “Küresel gıda problemi kapımızı çalıyor.” Sayın Yıldırım, (çiçeği burnundan Tarım Bakanı’nın ardından) çiftçilerimize çiftçilik öğüdü de verdi: “Ekin kardeşim, ekebildiğiniz kadar ekin. Maliyetler yüksek, mazot yüksek, gübre yüksek, diğer girdiler yüksek nasıl ekelim? diye düşünüyorsunuz düşünmeyin. Devletiniz yanınızda…”
* Şimdi, “filim” (!) makarasını geriye sarıp aynı Binali Yıldırım’ın, başbakanlığı döneminde yaptığı bir konuşmaya dönelim. ‘Millî Tarım Projesi’ adı altındaki toplantıda Yıldırım, çiftçilere şu vaatlerde bulunmuştu: “Gübre ve mazot konusunda sizlere daha çok destek vereceğiz. Bir buçuk ay sonra gübrede vergiyi kaldırıyoruz. Mazot için de diyoruz ki deponun yarısı sizden, yarısı bizden.”
* Biz balık hafızalı olsak bile arşiv unutmuyor; sayın Yıldırım’ın yukarıdaki vaatlerde bulunduğu tarih: 14 Kasım 2016. “Gübrede vergiyi kaldırıyoruz. Mazotun da yarısı sizden, yarısı bizden!”
SAĞLIK OLSUN (!)
Önceki gün, 14 Mart Tıp Bayramı kutlandı. Kutlama dediysek sözün gelişi. Sağlık çalışanları ayakta. İki yıllık ağırın ağırı pandemi yorgunluğuna, hasta yakınlarından şiddet, geçim koşullarının açlık sınırına dayanması, özlük haklarının iyileştirilmemesi, kovit 19’un meslek hastalığı sayılmaması… eklenince fırsatını bulan sağlıkçı, yurtdışına gitme peşinde. Hâttâ, Genel Sağlık-İş Sendikası’nın son yazanağına (rapor) bakılırsa yüzde 54’ü bavulunu topluyor.
* Aynı yazanağa göre sağlık çalışanları, asgari ücretle dokuz bin 750 lira arasında aylık alıyorlar. Her dört sağlıkçıdan üçü, gündelik yaşamını bankalardan ya da eşten dosttan aldıkları borçlarla sürdürebiliyor. Yüzde 16’sı da yaşayabilmek için ek iş yapmak zorunda.
* Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile neredeyse işlevsiz kılınan milletvekillerinin maaşı ise 25 bin lira.
* Ana Muhalefet Partisi CHP lideri Kılıçdaroğlu, 6 Aralık 2021’de, sağlıkçıların yukarıda değindiğimiz sorunlarına bir ön önce el atılması için yedi maddelik bir ‘istem listesi’ açıklamıştı. Ama, Millet İttifakı’ndan hangi öneri gelirse gelsin, Cumhur İttifakı’nda gözler kapalı, kulaklar tıkalı.
‘AÇ BEBEĞE BEZ GETİR’!
* Meclisimiz, dünya demokrasi tarihinin en ilginç (!) meclisi olabilir. Sözcü gazetesinden Deniz Ayhan’ın geçen yıl aktardığı saptamaya göre (1), TBMM’ye Ocak 2019 – 2020 arasında 808 yasa önerisi verilmiş. Muhalefete ait önerilerin 662’si gündeme bile alınmamış. Artık herkes bu konuda bir tür çetele tutmaktan sıkıldı; AKP – MHP oylarıyla reddedilen önerilerin sayısı herhâlde binlere doğru tırmanıyor.
* Son olarak da fiyatları 400 liranın üzerine çıkan bebek bezinden KDV alınmaması yolunda TBMM’ye verilen önerge, (perşembe günü) AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.
* ‘Yeliz’ lakaplı iktidar milletvekili çıkıp da önergenin reddini şöyle savunsa yadırgamazdık: İnsanlarımız bebeğine ne yedirebiliyor ki bebek bezine ihtiyaç duysunlar!
* Bu arada Rusya, Ukrayna’ya saldırdı. Saldırıdan bir hafta sonra TBMM’de Dışişleri Komisyonu toplandı. Ama en çok Türkiye’nin etkileneceği, burnumuzun dibindeki savaşı değil, FIFA 2022 Dünya Kupası’nda güvenliği sağlamak üzere Katar’a üç bin Çevik Kuvvet polisinin gönderilmesini konuşmak için…
SEMİH EVİN’E RAHMET
Bizim Meclis’teki 600 milletvekilinin malum kesimi; yasama görevini yerine getirme görüntüsü altında sanki Semih Evin filmlerinde oynuyor gibi…
Yeni kuşaklar bilmez; Semih Evin (1920 -1987), Yeşilçam sinemasının ünlü yönetmenlerindendi. Aynı zamanda meslektaşımız (2) olmasının yanı sıra yapımcı ve senaristti.
Ama, onunki değişik bir senaristlik!
Evin, çoğu filminin senaryosunu, Yenice sigarası paketinin arkasına yazarmış. Melodram (3) furyasının yaşandığı o yıllarda, sadece yönetmen olarak 132 filme imza atmış.
Daha şaşırtıcısı ise Evin‘in aynı anda iç içe, birden fazla film çekmesi. Maliyeti düşürmek, dönemin anlı şanlı yıldızlarını ucuza getirmek için… Oyuncular sinemaya gidip de kimi filmlerde kendilerini görünce küçük dillerini yutarlarmış:
— Yahu ben böyle bir filmde oynamadım!
Bizim Meclis’te, muhalefetin her nasılsa engelleyebilmesi sonucu çıkarılamayan yasaların, arkadan dolaşılarak ‘torba yasa tasarılarına’ sokuşturulması gibi…
— Yahu ben böyle bir yasa tasarısına evet demedim.
(Ya da ucuza sigara alma umuduyla tombala çekilen ilk gençlik yıllarımızda, çek Allah çek, bir türlü gerekli numara tutturulamazdı. Sonradan anlaşıldı ki tombalacıların torbasında gizli bir cep varmış; sigaraya ulaşılabilecek numaralar onun içindeymiş. Torba içinde torba!)
Yine, çoğu Yeşilçam ‘filim’indeki teklifsiz dille söyleyecek olursak:
— Bahçıvansın biberin yok, kimlere / nelere oy vermişsin haberin yok.
Türkiye; ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçinceye değin bakalım daha ne ‘filim işler’e sahne olacak!
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
Dün çiftçiye, ekime…
Bugün saygın hekime,
Savaş ilan edenler!
Yarın zulmünüz kime?
1) Sözcü gazetesi, 19 Ocak 2021
2) Semih Evin, Yeni Sabah gazetesinde bir dönem “Diken” imleğiyle (logo) yazılar yazmış.
3) Melodram: Acıklı, dokunaklı (film).