BÖREĞİN İÇİNDE YANLIŞ TÜRKÇE!

Yoksul Arnavut göçmen İstanbul’u turlamaktadır. Öğle saatlerinde acıkır. Bir börekçinin önünden geçerken vitrindekileri görünce mide salgıları büsbütün artar.

Arnavut, dükkâna girer. Tombul görünümüne kanıp doyurucu olduğunu düşünerek pufböreği sipariş eder.

Ancak ilk ısırışında pufböreğinin içinin boş olduğunu anlayıp hüsrana uğrar. İkincisini alacak parası da yoktur. Somurtarak hesabı ister:

– Kaç kuruş?

– Beş.

Kuşağının arasından kesesini çıkarıp parayı öderken söylenir:

– Al bakalım, Hacı Süleyman Efendi!

Börekçi:

– Hacı olduğumu nereden çıkardın?

– Bir parça böreği satarsın beş kuruşa… Her hacı gibi kısa yoldan zengin olmak istersin.

– Peki, adımın Süleyman olduğunu nasıl anladın?

– Süleyman’sın (1) çünkü hükmedersin rüzgâra! Doldurmuşsun böreğin içine bile rüzgârı!

‘BÖREK ALAYIM LÜTFEN’ (!)

Tv kanallarımızda ilk kez bir börekçi reklamı görünce yukarıdaki fıkrayı anımsadık.

Ve şöyle hayıflandık:

– Doldurmuşsunuz böreğin içine bile yanlış Türkçeyi!..

Şaka bir yana; söz konusu reklam filminde bir tatbilir (gurme), börekçiye yaklaşıp şöyle diyor:

– Bir porsiyon böreğinizden alayım, lütfen.

Bu sloganın doğru Türkçe meali:

– Böreğinizden bir porsiyon yeme lütfunda bulunayım!

Yani, tatbilir müşteri börekçiyle basbayağı alay ediyor!

Reklamcının muradını yansıtan doğru slogan ise örneğin şöyle olmalı:

– Bana bir porsiyon börek verir misiniz lütfen?

Öte yandan, yaz mevsimi nedeniyle dinlenceye çıkmak isteyen yurttaşlarla turizm firmalarına aracılık yapan bir şirketin reklam sloganında şu söz geçiyor:

– Oldukça mükemmel…

Arapça kökenli “mükemmel” sıfatının, ‘kusursuz, eksiksiz, tam’ gibi anlamları var.

“Oldukça” belirteci (zarf) ise ‘ne az ne çok; orta karar’ demek.

Bir firma, verdiği hizmet için “Ne az ne çok, orta karar mükemmeliyette!” der mi!

Diyor vallahi!..

(TDK sözlüklerinde ise “oldukça” belirteci, “olabildiğince” ile eş anlamlı sayılıyor; bizce yanlış.)

“ŞARZLI LAMBA” DA NE?..

Reklamcılarımızın, doğru ve güzel Türkçe kullanımını belki de hepimizden fazla önemsemeleri gerekiyor.

Çünkü; özellikle de televizyon reklamlarında, Türkçesi yanlış sloganların yinelene yinelene toplumda doğruymuş gibi yerleşmesi işten değil.

Örneğin, bir tv kanalımızın promosyonlarında özel bir elektrik ampulü de var. Kanalın ekranından her gün belki yüz kez şu sözü işitiyoruz:

– ‘Şarzlı’ lamba.

Yükleme, anlamındaki Fransızca kökenli sözcüğün son sesi bilindiği gibi ‘z’ değil,‘j’dir; “şarj”.  Dolayısıyla ‘elektrik yüklenebilir’, anlamındaki sözcük de “şarjlı”.

[Fransızca sözcüklerin yanlış okunuşundan, ünlü sporcular da nasibini alıyor. 4 Mayıs 2019 günü oynanan Kasımpaşa – FB futbol karşılaşmasının (1-3) yorumlandığı bir spor kanalında, FB’nin Fransız futbolcusu Valbuena’nın adı sürekli “Metyu” diye İngilizce sesletildi. Doğru sesletim, “Matyö”dür. Neyse ki Valbuena’yı, Yunanistan’ın Olympiakos takımı transfer etti de spor sunucu ve yorumcularımız kurtuldu!]

KÜPÜR / KUPÜR / GİPÜR

Öte yandan, ‘gazete / dergi kesiği’ ya da ‘giyside kesim’ anlamlarındaki sözcüğün “küpür” diye yanlış yazılıp yanlış sesletildiğini sıklıkla görüyoruz. Fransızcadan dilimize geçen sözcüğün doğrusu, “kupür”dür (Fr. coupure). 

Bu arada, 8 Haziran 2019 günü bir tv kanalının ana haber bülteninde geçen sözle irkildik:

– 150 yıllık gelinliğin ‘küpürleri’…

Buradaki doğru sözcük de ‘bir tür dantel’ demek olan yine Fransızca kökenli “gipür”(Fr. guipure) .

Haberde ayrıca şöyle deniliyordu:

– Aynısı…

“Aynı”; zaten ‘tıpkısı’ anlamında; bu sözcüğe bir de iyelik eki koyarak “aynısı” demek, yanlış.

KÜLTÜREL (!) KIYIM

Yazılı medyamızdaki ‘dil kıyımı’nın da ardı arkası gelmiyor.

Gazetelerimizin hiç değilse “Kültür” sayfalarında Türkçeye hak ettiği özeni göstermelerini bekliyoruz ama boşuna!

Bir fikir gazetemizin 6 Mayıs 2019 tarihli “Kültür” sayfasında, Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin “11. Kitap Fuarı” haberi yer aldı. Fuar kapsamında “Romandan Tiyatroya” konulu söyleşi yapılmıştı. Haberde, söyleşiden söz edilirken şöyle deniliyordu:

“Nedim Saban, ‘… tiyatro romanı birebir yansıtmak zorunda değildir. Çünkü birebiryansıtmak gerçekten zor bir iştir” dedi.

“Celile Toyon ise ‘… bende okuduğum romanların karakterleri oldum tiyatro sahnelerinde…’ dedi.”

Daha önce yazmıştık, tekrar anımsatıyoruz:

Yukarıdaki ilk tümcede iki kez geçen ve ‘teke tek’ ile ‘eşit’in eş anlamlıları olan “bire bir” ayrı yazılır. 

Eğer bitişik yazarsanız ‘etkisi kesin olan’ anlamına gelir.

Doğru örnek:

“Bu ilaç, baş ağrısına birebir.”

İkinci tümcede geçen “bende” ise bilindiği gibi ‘köle’ demek ki burada yeri yok.

Doğrusu:

‘Dahi, bile’ anlamlarında bağlaç olan “de”yi ayrı yazmak; “… ben de okuduğum…”

Medya çalışanlarımızı, sürekli ellerinin altında bulunan cep telefonları ya da dizüstü bilgisayarlarındaki internet aracılığıyla arada bir “sözlük ve yazım kılavuzları”na da göz atmaya çağırıyoruz.

Dilimizi doğru kullanma sorumluluğunu gözardı edemeyiz, etmemeliyiz.

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

İstanbul’un orta yeri

Belediye.

Yağma Hasan’ın cemaatleri

Deveyi havuduyla (2)

Sandıktan çalsınlar diye!

 

(1) Doğa olaylarına hükmettiğine, hayvanlarla konuştuğuna inanılan Hz. Süleyman’ı kastediyor.

(2) Havut: Deve semeri