Ülkemizin gündemi yeterince ağır değilmiş gibi, bir bunalımımız daha oldu.
Birbirimizle yeni ‘cebelleşme’ konumuz:
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB); Fatih Sultan Mehmet’in Venedikli ressam aile Bellini’lere yaptırdığı öne sürülen üç portresinden birini, Londra’daki müzayedede 770 bin sterline (6,5 milyon TL) satın almakla iyi mi etti, kötü mü?..
Ekonominin durumu ortadayken bir tabloya bu kadar para ödenmeli miydi?
Söz konusu resim, gerçek bir Bellini’ye mi ait?
Tablodaki ikinci kişi, Fatih’in oğullarından Cem Sultan mı?
Yukarıdaki sorulardan ilk ikisinin bizce ‘gün gibi ortada’ doğru yanıtı:
Kültür sanat varlıklarının / kalıtlarının değeri parayla pulla ölçülmez. Kaldı ki ülkemizde hangi yerel yönetimlerin uzun yıllardır hangi abuk sabuk işlere, bir tek kör kuruş yardımı hak etmeyen kurum ve kişilere, hangi amaçlarla oluk oluk para akıtmış olduklarını artık sağır sultan bile biliyor!
O resmin sanatsal değerini, tabloda Fatih’in yanındaki kişinin Şehzade Cem Sultan olup olmadığını saptamak ise uzmanların, sanat tarihçilerinin (1) işidir. Uğur Mumcu’nun deyişiyle ‘bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanların’ işi değil!
.
KARAMAN’IN KOY(U)NU…
.
Sapla samanın böylesine birbirine karışmasından, öteki tarihsel / kültürel gerçekler de nasibini (!) almaz mı!
Özel bir tv kanalındaki tartışma izlencesinde, Fatih Sultan Mehmet’in söz konusu resminin İBB’ce satın alınması konu edilirken ta Karamanoğulları Beyliği’ne kadar gidildi.
Çok değerli bir akademisyen, dilimizdeki “Karaman’ın koy(u)nu…” deyiminin, Fatih Sultan Mehmet’le Karamanoğlu Mehmet Bey arasındaki bir olaydan kaynaklandığını söyledi.
Oysa gerçek biraz farklı…
Evet, “Karaman” bir il adı olmasının yanı sıra, “Orta Anadolu’da yetiştirilen, kuyruğu iri, yağlı bir koyun türü”nün de adı.
Ve ‘bir şeye tam güvenmeyip ileride ne olacağı konusunda bilgi sahibi olunamadığını’ anlatan deyim, yaygınlıkla şöyle bilinir:
“Karaman’ın koyunu, sonra çıkar oyunu.”
Öncelikle, deyimdeki tamlamanın (söz konusu akademisyenin de bildiği ve ekranda doğru söylediği gibi); “Karaman’ın koyunu” değil, kimi kaynaklara göre “Karaman’ın…” kimi kaynaklara göreyse “Karamanlının koynu…” olduğunu belirtelim.
Yani, deyimdeki “koyun” sözcüğü, bildiğimiz küçükbaş hayvanın adı değil, ‘insanın göğsüyle giysisi arasına verilen ad’dır.
İkincisi; (sayın akademisyenin tarih yanılgısına düşerek aktardığı) deyimin doğrusu, Fatih Sultan Mehmet döneminden önceye giden bir öyküye dayandırılır.
.
FATİH DEĞİL, I. MEHMET
.
Anımsatalım:
Karamanoğlu Mehmet Bey, 1415 yılında Osmanlı topraklarına yaptığı bir akın sırasında yakalanarak Padişah I. Mehmet’in huzuruna çıkarılır. Padişah, kendisinden Osmanlı topraklarına bir daha saldırmayacağına değgin ant içmesini ister. Karaman Beyi bunu kabul eder görünüp bir hileye başvurur. Yemin törenine gelirken koynuna bir güvercin gizler. Törende de elini, koynunda sakladığı güvercinin üstüne koyarak “Bu can bu tende durdukça Osmanlı ülkesine saldırmam!” diye ant içer. Törenden hemen sonra ise koynundaki güvercini azat edip uçurarak andını bozmuş olur. Olayın etkisiyle; içyüzü sonradan ortaya çıkan kişi ve durumlar için halk, şu deyimi kullanmaya başlar:
“Karaman’ın ‘koynu’, sonra çıkar oyunu…”
.
DİL YANLIŞLARIMIZ
.
Yüksek öğrenim görmüş ünlü bir politikacımız, sabah izlencesine konuk olduğu tv kanalında, seçim barajını haklı olarak eleştirirken şunları söylüyordu:
— Raakibini, demokrasi dışı yollarda minder dışına atmak…
Herhangi bir işte, bir yarışta, birbirini geçmeye çalışan, aynı şeyi elde etmeye uğraşan kimse, anlamındaki Arapça kökenli “rakip” sözcüğü, her iki hecesi de düz sesletilir.
Sayın politikacının yaptığı gibi, sözcüğün ilk hecesini uzatıp “raakip” derseniz anlamı değişir:
“Râkip; binen kimse, binici.”
.
İPTAL – ERTELEME KARMAŞASI
.
Geçen ayın ikinci haftasında Türkiye ile Rusya arasında Libya konulu bir doruk toplantısı yapılacaktı.
Resmen açıklanmayan bir nedenle yapılmadı veya yapılamadı.
Habere, bir tv kanalının 13 Haziran 2020 günü saat 18.00 haber bülteninde, şu başlık ve alt başlıkla yer verildi:
“Rusya ile Türkiye arasındaki Libya Zirvesi iptal edildi
İleri bir tarihe ertelendi”
Haber metninde de aynen yinelenen “iptal” ile “erteleme”; bilindiği gibi birbirinden farklı anlam taşıyan sözcükler.
Arapça kökenli “iptal; kullanımdan tamamen kaldırma” demek.
“Erteleme” de “sonraya bırakma, tehir etme”…
Alt başlıktaki “ileri bir tarihe erteleme” ise bizce daha da sorunlu bir anlatım. Sanki, ‘geri bir tarihe ertelemek’ olanaklıymış gibi!
.
UMULAN (!) BİR TEHDİT
.
Bu da bir yabancı film tv ekranında tanıtılırken yapılan dil yanlışı:
Güney Kore yapımı “Parazit” filmi, Altın Küre Ödülü’nün ardından, bilindiği gibi bu yılki Oscar’ları da toplamıştı; En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Uluslararası Film ödüllerini kazanmıştı.
Bir tv kanalımızda yayımlanacağı duyurulan “Parazit”in konusu özetlenirken şöyle denildi:
“… Yavaş yavaş evi ele geçiren Kim ailesi, ‘ummadığı’ bir tehditle karşılaşacaktır.”
Ummak, ümit etmek; bir olumlamadır. İyi bir beklenti içinde olunduğunu anlatır. Kanalın duyurusunda belirtilen “tehditle karşılaşmak” ise kimsenin istemeyeceği bir şeydir. Dolayısıyla “ummadığı” yerine örneğin, “beklenmeyen, hesapta olmayan” diyebilirlerdi.
Biz hâlâ medyadan, doğru ve güzel Türkçe umudumuzu kesmiş değiliz.
.
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
.
(Vir-üst)
YKS’yi rekor puanla kazansa da
Sanmayın iş bulma şansı var ona
Boş gezene boş kalfa olmak için
Girmez, aklı varsa üniversiteye KORONA!
(1) Sanat tarihi konusunda engin bilgi sahibi olan değerli meslek büyüğümüz Özgen Acar, 1479 yılında yapılan söz konusu resimdeki ikinci kişinin; Fatih’in üçü kız altı çocuğundan o tarihte 19 yaşındaki Cem Sultan olduğunun ‘iyice anlaşıldığını’ yazdı (Bkz. 28 Haziran 2020 tarihli Cumhuriyet).