Ülkemizde “Arşak Palabıyıkyan” sinema tiplemesiyle tanınan ABD’li komedyen Groucho Marx (1890 – 1977), çağımızın ‘aptal kutusu’ hakkında şu espriyi yapmış:
“TV’nin eğitici olduğuna inanıyorum! Ne zaman birisi TV’yi açsa yan odaya geçip kitap okurum!”
Biz de iyi seçilmiş kitapların yalnız ‘yetkin birer öğretmen’ değil, ‘okurunu sağaltan’ çok iyi hekimler olduğunu, çocukluğumuzdan beri kişisel deneyimlerimizle biliyoruz. Ne zaman değiştiremeyeceğimiz herhangi bir şeye üzülsek, sıkılsak, dünyanın en varsıl limanı olan kitapların dünyasına sığınırız. Her iyi kitap; ruh teknemizi kalafata çekip onarır, son sayfayı çevirdiğimizde yaşam yolculuğunun hiç dinmeyen çalkantılarına karşı daha donanımlı, daha dirençli kılıp uğurlar bizi:
– Eyyam ola, yel ese! Pruvan neta ola!
ÖZDEŞİM VE ARINMA
Fakat, modern tıpta “bibliyoterapi” (kitapla tedavi) diye bir yöntem olduğunu bilmiyorduk. Tuğçe Isıyel, “Sabit Fikir Dergisi”nin 65’inci sayısında (https://tugceisiyel.wordpress.com/) konuyu, kapsamlı ve güzel bir yazıyla gündeme getirinceye değin. Ardından Doğan Hızlan, Hürriyet’teki (20 Temmuz 2016); Metin Celal de Cumhuriyet’teki (27 Temmuz 2016) köşelerinde, toplumca yaşadığımız son olaylardan sonra ‘bibliyoterapi’ye ihtiyacımızın olduğuna dikkat çektiler.
Antik Yunan kenti Teb’deki bir kütüphanenin girişinde, “İnsan Ruhunun İyileştiği Yer” yazıyormuş.
Ancak kitap okumanın bir ‘sağaltım yolu’ olarak benimsenmesi, 19’uncu yüzyılda ABD’li psikiyatr Benjamin Rush’ın önerisiyle başlamış.
Bibliyoterapist, size uygun bir kitap seçiyor; siz o metindeki benzer sorunlar yaşadığınız kahramanla kendinizi ‘özdeşleştiriyorsunuz’; sorunlarınızı ona ‘yansıtıyorsunuz’ ve ‘arınma’ evresine hazırlanıyorsunuz.
Ayrıca, Toronto Üniversitesi’nde yapılan bir bilimsel araştırmayla ‘özdeşim’in başka yararları da ortaya çıkmış. Yine, Tuğçe Isıyel’in aktardığına göre,“roman kahramanlarıyla özdeşleşmek, kişinin hem hayal dünyasını zenginleştiriyor hem de sosyal bağları güçlendiriyor. Nitelikli bir roman, bu etkileriyle insan beynini keskinleştiriyor…”
Gerçi biz, kitap sever bir toplum değiliz. Bir Japon yılda 25; İsveçli 10; Fransız yedi kitap okuyor. Sıkı durun: Biz ise altı Türk, yılda bir kitap okuyoruz.
Son olarak ABD’nin Yale Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmanın raporunu aktaralım, belki özendirici olur:
Düzenli kitap okuyanlar, okumayanlardan iki yıl fazla yaşıyor.
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
Sanatçılarımızı / Günah keçisi yapmayın / Ramp karanlığında / Gölge oyununuzu / Kendi kendinize oynayın!