Üç gün önce, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı‘nı kutladık.
Kutladık dedikse sözün gelişi; yine bir tür yasak savdık!
Dünyadaki tek çocuk bayramında, uzak – yakın kültürlerin minik temsilcileri rengârenk ulusal giysilerinin içinde ülkemizi egzotik bir çiçek bahçesine çevirirlerdi.
Çocuklar güzeldir; bunca kirlenmişliğin içinde sakız beyazı gülüşleri, aydınlık bakışlarıyla yaşamdan çaldıkları yılları yaşarlar.
Yoksa bu son tümcede de “di’li geçmiş zaman” mı kullanmalıydık?
Din adamı geçinen kimi sapkınların, çocuklarımızı topluma birer ‘cinsel obje’ gibi sunabildiklerini anımsayınca galiba öyle…
İşte, bu kişilerin sabuklamalarıyla (hezeyan) koşut olarak son yıllarda kanımızı donduran acı gerçekler yaşıyoruz.
TECAVÜZ PATLAMASI
Türkiye; dünyada çocuk bayramı kutlanan (!) tek ülke, çocuğa cinsel istismarda ise ‘dünya üçüncüsü’ olma çelişkisini yaşıyor. Adalet Bakanlığının 2015 yılı verilerine göre, yılda sekiz bin (günde ortalama 21) çocuğumuz cinsel istismara uğruyor. Bu yavrucakların yüzde 70’i, 11 yaşın altında. Sadece 2016 ve 2017 Nisan ayları arasında, İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezine yapılan çocuk istismarı şikâyetleri, üç kat artışla üç bin 100’ü bulmuş (bk. ‘Ekmek ve Gül’ adlı web portalı).
Adli sicil kayıtlarına göre, son beş yılda çocuk istismarı dava sayısı yüzde 50 artmış. Ama, bu davaların yüzde 45’i mahkûmiyetle sonuçlanmamış. Bir başka deyişle ‘çocuk tecavüzcüleri aramızda’ olabilir!
ANNELER AĞLIYOR
Hukuktan dem vurunca… 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na iki gün kala, sekiz aylık bir bebek, annesiyle birlikte demir parmaklıkların ardına konuldu. Elbette anımsayacaksınız; 2016 Ocak ayında Kanal D’deki Beyaz Show yayınına telefonla bağlanan Ayşe Çelik Öğretmen, “Ülkenin doğusunda yaşananların farkında mısınız? Çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın!” dediği için ‘terör örgütü propagandası yapmaktan’ bir yıl üç ay hapse mahkûm edildi. Hakkındaki karar kesinleşince de AYM’ye, ‘hak ihlali ve infaz durdurma’ başvurusu yaptı. Ama bu arada, infaz erteleme süresi dolunca sekiz aylık bebeği Deran’la birlikte hapsedildi. Biz bu satırları yazdığımız sırada, AYM’den Ayşe Öğretmen’in başvurusuna ilişkin karar çıkmamıştı. Dileriz, bebek ve anne, en kısa zamanda özgürlüğüne kavuşur.
YA TBMM’NİN AKIBETİ?
23 Nisan 2018, TBMM’nin 98. kuruluş yıldönümü. O nedenle de “Ulusal Egemenlik Bayramımız”. Kurucusu Atatürk’e, kimi zaman çok sert eleştiriler yönelten ‘mebus’ların da varlığına karşın Büyük Önder, bilindiği gibi Kurtuluş Savaşı kararlarını bile hep Meclis’in almasını sağlamış.
1927’de yaptığı bir konuşmadaki şu sözüyle Ata, bizce ‘bilim ve akıl’ın yanı sıra üçüncü ‘manevi mirası’nı bırakmış:
“TBMM’nin dışında hiçbir makam, ulusal yazgıya egemen olamaz.”
Kula kul ya da ümmet olarak değil, ‘ulus’ kalarak ulusal egemenliğimize sahip çıkmak; Atamıza onur borcumuz, dahası gerçek ‘beka’ sorunumuz.
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
Koşup oynuyor içimde / Görmediğiniz / Dizi yara bereli / Çocukluğum / Size bir sır vereyim: / Gördüğünüz bu / Yaşlı adam / Ben değilim!