10 KASIM, GENÇLER VE FİGÜRLER…

Bugün 10 Kasım 2021.

Atatürk‘ün kendi deyişiyle ‘naçiz bedeninin toprak olduğu’ günün 83. yıl dönümü.

Saat 9’u beş geçe, bütün Türkiye’de iki dakikalığına yaşam duracak. Ulusal yas çerçevesinde, O’nun gözbebeği TBMM’nin ve sonsuz uykusunda bulunduğu Anıtkabir’in dışındaki tüm bayraklar yarıya indirilip ‘boynunu bükecek’.

Asıl boynu bükük olansa 83 milyonluk koskoca bir ulus.

Demek istediğimiz, ülke kaynaklarının savrulmasıyla derinleşen yoksulluktan çok, tünelin ucundaki ışığın da boğulup Türkiye’nin ebedî karanlığa mahkûm edilme kararlılığı!..

Bu uğurda yaşadığımız nankörlükler, ‘yersen’ yalanları… sinir bozuculuktan artık gülünçlüğe evrilen safsataların topluma din diye giydirilmesinde akla zarar bir ayak direme…

DEVLETİN KILCAL DAMARI

Emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu, her ‘ulusal bayram’ gibi unutturulmaya çalışılan son 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda şu iletiyi sosyal medyada paylaşmıştı:

“Atatürk’ü Türkiye’den çıkarın, geriye Afganistan kalır.”

Babüroğlu’nun veciz yorumunun canlı kanıtı, ‘karşı devrimciler’; “Keşke Yunan galip gelseydi.” diyebilecek kadar aklını peynir ekmekle yemiş sözümüz ona tarihçinin izinden gidip Büyük Önder’e, Kurtuluş Savaşı’na, Atatürkçülüğe / Atatürkçülere sürekli kara çalarak en hafif deyişle değer bilmezliklerini her fırsatta gösteriyorlar.

İlçelerimiz, devletin kılcal damarlarıdır.

Köylü, kasabalı yurttaş, devleti Ankara’da aramaz; onun için devlet, ilçesinin kaymakamıdır.

Atatürk karşıtlığının kılcal damarlara değin sokulma örneklerinden biri: Ordu’da, Korgan Kaymakamı Miraç Akbulut’un görevden alınması.

‘KAYMAKAM İÇKİLİYDİ’ YALANI

Medyada mutlaka karşınıza çıkmış olsa da biz yinelemeden geçemeyeceğiz:

Valiliğin gerekçesine göre, ilçedeki 29 Ekim 2021 Cumhuriyet Bayramı töreninde,  ‘görevin sorumluluğu ile bağdaşmayacak tutum içinde’ olduğundan genç kaymakamın görevine son verilmiş.

Bu arada, karalamak istedikleri herkese ‘içki çamuru’ atmayı marifet sayan çevreler, kaymakamın törende sarhoş olduğu yalanını yaydılar. Kaymakam Akbulut’un gerçek suçunun (!) ise törende, 30 Ağustos 1925 günü Ata’nın söylediği “Ey millet! İyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat, medeniyet tarikatıdır.”sözünü anımsatmak olduğunu herkes biliyor.

CHP Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel“Ben oradaydım ve 25 yıldır dahiliye uzmanıyım. Esas bu yalanı uyduranların kafası kıyak.” deyip ekliyor: “Esas konu, (…) tarikat ve cemaat ilişkileri içerisindeki bir grubun; Atatürk sevdasının, Cumhuriyet coşkusunun ve millet sevgisinin öne çıkarılmasından duyduğu rahatsızlıktır.”

KADIN TAKINTISI

Öte yandan Diyanet, Türkiye’yi sarsmaya devam ediyor. Atatürk’ün Türk kadınına armağanı olan, 4 Ekim 1926’da yürürlüğe girmiş Medeni Kanun’u yok sayarak…

O Medeni Kanun‘la, bundan tam 95 yıl önce ve daha sonra Cumhuriyet’le kadınımıza erkekle eşit boşanma ve miras hakkı, seçme seçilme, eğitim, meslek edinme, kamu görevleri yapma hakları verildi.

Diyanet, fetva niteliğindeki yorumlarıyla ‘hukuk anıtı’ yasanın en azından kimi maddelerini çiğniyor; yayınlarında ‘teyze, hala, baldız ile evliliğe’ yeşil ışık yakıyor.

Medenî Kanun‘un 129. Maddesi B bendi açıkça, “amca, dayı, hala ve teyze ile yeğenler arasında evliliği yasaklıyor.” (1) Yasada, “kayın hısımlığı meydana getirmiş olan evlilik sona ermişse bile, eşlerden biri ile diğerinin üstsoyu ve altsoyu arasındakiler” için de aynı yasağın sürdüğü, açık bir hüküm.  Ve yine, Medenî Kanun’a göre, “evlenilemez ikinci derece kayın hısımları” arasında, baldız da var.

Aynı kesimlerin başat ‘kanaat önderi’ saydıkları bir kişi, “Alevî kız, sünni erkekle evlenemez.” diyerek Diyanet’in söz konusu fetvalarına, ayrımcılığın dik âlâsını katıyor.

Başta, Atatürk’ün kurduğu Diyanet olmak üzere bu anlayıştaki kurum ve kişileri, Türkiye Cumhuriyeti yasaları bağlamıyor mu, anlaşılır iş değil?..

GENÇLERE DİKKAT

Söz konusu kurum yöneticileriyle kişilere önerimiz, özellikle gençlere olmak üzere, sokaktaki insanlara biraz olsun kulak vermeleri.

Türkiye’nin en tutucu kentlerinden sayılan Konya’da, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın ertesi günü Konyaspor – FB (2-1) futbol karşılaşması oynandı. Büyük çoğunluğu gençlerden oluşan Konyaspor taraftarları, doldurdukları tribünlerden coşkuyla  İzmir Marşı’nı söylediler. Ardından da “Mustafa Kemal’in askerleriyiz.” sloganını haykırdılar.

En geç 2023 yılında yapılacak genel seçimlerde, ‘Z Kuşağı’ olarak adlandırılan gençlerden, yüzde 11,8’i seçmen kitlesine katılacakGezici Araştırma Merkezi / Murat Gezici’nin saptamalarına göre, yeni seçmenlerin sayısı beş milyon 940 bin 916 kişi.

Bu gençlerin sokakta birbirlerine yaptıkları, “hala’yla, teyzeyle evlilik” şakaları gırla gidiyor ki işitince kendimize tutamayıp biz de gülüyoruz ama aynı zamanda üzülüyoruz da.

Dini sürekli eğip bükmeye çalışanlar; iletişimin sınır tanımadığı günümüzde, her biri ‘dünya vatandaşı’ olan gençlerimizin gözünde kendi kendilerini giderek ‘gülünesi birer figür’ durumuna düşürdüklerinin ayırdında değiller mi?..

SON SÖZ:

Mikelanj şöyle diyor:

“Her mermer blokunda bir Venüs heykeli saklıdır. Gerçek sanatçı, bu heykeli o kaya parçasından çıkarana denir.”

Ord. Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya, Atatürk’ün ve O’nun bu ülkeye yaptıklarının önemini vurgulamak üzere, heykeltıraşın sözünü tamamlıyor:

“Atatürk de Türk milletinde bu ruhu, bu görkemli varlığı sezen ve ona şekil veren büyük insandır.(2)

Yarattığı ulus, dünya durdukça O’na sahip çıkacaktır. Anadolu Aydınlanması’nın uygarlık ışıkları içinde, Anıtkabir’inde huzurla uyusun. 

DİL YANLIŞLARIMIZ

AtatürkDil Bayramı‘nın kutlandığı 1938 Eylül’ünde hasta yatağındaydı. Buna karşın Dil Devrimi konusundaki duyarlılığını sürdürüyordu. Bir gece yarısı, Türk Dil Kurumu ve Tarih Kurumu üyesi Prof. Dr. Hasan Reşit Tankut‘u yanına çağırtarak ona şöyle dedi:

— Arkadaşlara söyle, dil çalışmalarını gevşetmesinler.

* Medyamızda yaygın Türkçe yanlışlarını gördükçe Atatürk’ün sanki vasiyet niteliğindeki bu sözlerini anımsıyoruz.

Son günlerde de “çıkarma” ve “çıkartma” sözcüklerinin birbirine karıştırıldığını görüyoruz.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yurt gezisi, yazılı ve görsel medyada şu ortak başlıkla duyuruldu: 

“İmamoğlu’nun Karadeniz çıkartması”

Çıkartma; özel olarak hazırlanıp bir yere yapıştırılan zamklı desen, resim veya yazı, demek.

Başlıkta yer alması gereken ise ‘düşman kıyılarına, gemi, bot gibi deniz araçlarıyla asker sevk etme’ anlamındaki sözcük; mecazî kullanımıyla “çıkarma”.

 

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

-TRAFİK TRAJİK-

Lavanta çiçeklerini mutlak yadırgar

Hoş kokuya yabancı artık bünyemiz

Tiryakisi olduk karbon monoksitin

K.çımızda egzoz kaldı tek eksiğimiz!

 

1) Prof. Dr. İhsan Helvacı Dersleri; http://www.ilhanhelvacidersleri.com/turk-medeni-kanunu/turk-medeni-kanunu-madde-129

2) Tarık Zafer Tunaya; “Devrim Hareketleri İçinde Atatürkçülük”, Cumhuriyet Gazetesi Yayını, Eylül 1997, sayfa 17