1 NİSAN ŞAKASI GİBİ

Tv kanallarından birinde kulağımıza çalındı; bir yorumcu , “Vahşi kapitalizm diye tamlama yapmaya gerek yok. Kapitalizm zaten yapısı gereği vahşidir.” diyordu.
Sayın konuşmacı -kim olduğunu anımsayamadığımız için bizi bağışlasın- yerden göğe kadar haklı.
İnsan eğer, kutsal kitabımızda yer verildiği gibi, “eşrefimahlukat”tan (yaratılanların onurlusu) ise yaratılışı gereği alçakgönüllü ve adil paylaşımcı olmalı değil mi!
Oysa, dünyayı tutsak alan ‘para / rant odaklı’ kapitalizm; insan doğasına aykırı varlığını sürdürebilmek için dünyanın geri kalanını birbirine kırdırarak yok ediyor / ettiriyor; ölüm / öldürme ticareti yapıyor.

ÇİFT KATLI KADAYIF!

Stockholm’de kurulu Barış Araştırmaları Enstitüsünün (SIPRI) 2018 yılı rakamlarına göre, dünyadaki toplam askerî harcamaların yıllık tutarı, “bir trilyon 822 milyar dolar”.
Kapitalizm bu arada, sağlıksız gıda bombardımanıyla önce toplumları hasta ediyor, sonra ilaç tekellerini devreye sokup hastayı yatağında sömürüyor. Çift katlı ekmek kadayıfı!..
Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) 2019 rakamlarına göre, dünyada sağlık hizmeti harcamaları yılda “yedi trilyon 300 milyar doları” bulmuş. Dünyanın ilk 10’u arasında yer alan varsıl ülke yurttaşları “kişi başına yılda beş bin doların üstünde” sağlık harcaması yapabilirken sona kalıp dona kalan 10 ülkede “yoksulun sağlık harcaması en fazla otuz dolar”.
Buna karşılık; koronavirüs salgını konusunda yaptığı yerinde uyarılarla dikkat çeken Dr. Serdar Savaş’ın, 29 Mart günü Halk TV’deki “Şimdiki Zaman” izlencesinde dile getirdiği şu gerçek, çok çarpıcı:
— Hastalıklardan korunmamız için dünyada yapılan yıllık toplam harcama, hastalıkların tedavisi için harcanan miktarın yalnızca “kırkta biri”!
Ülkece son on’da olmayışımızı teselli nedeni saymayalım; yukarıdaki tablolar kötü bir 1 Nisan şakasından farksız değil mi?
Çuvaldızı kapitalizme batırdıktan sonra şimdi de iğneyi kendimize batırıp soralım:
Peki, çare ne?

KENDİMİZE GELELİM

Toplumca, Hayalî’nin ünlü gazelindeki “Ol mahiler (balıklar) ki derya içredir deryayı bilmezler.” sersemliğini yaşıyoruz sanki.
21’inci yüzyılda hiçbir ülke yine kapitalizmin ‘küreselleştirdiği’ dünya düzeninden tam olarak kopamayacağına göre çare, olabildiğince ‘ekonomik bağımsızlığımızı’ elde etmek için Atatürkçülük ipine sarılmakta… “En gerçek yol gösterici” bilimi baş tacı ederek devlet ve özel sektörün el ele verdiği “karma ekonomi” modeliyle gıdasından ilacına kendi üreten, kendi ayaklarının üzerinde durabilen ülkeler arasına girmemiz asla bir ham hayal değil. Elbette, Millî Mücadele’yi bile yöneten Meclis’i yumrukların değil fikirlerin özgürce uçuştuğu eski işlevine, saygınlığına yeniden kavuşturarak…
Koronavirüs salgınını umarız en az hasarla atlattıktan sonra bir yandan yaralarımızı sararken yaşadığımız bu felaketi olumlu bir kırılma noktasına çevirmek, tamamen bizim elimizde. Yeter ki gücümüze güvenelim ve umutsuzluğa kapılmayalım.
Haydi Türkiyem!

DİL YANLIŞLARIMIZ

Günü gününe, koronavirüslü hasta sayısının verildiği tv kanallarımızda, haber sunucularının ortak yanlışı:
‘Olay, hadise’ anlamlarındaki Arapça kökenli “vaka” sözcüğünü, her iki hecesini de uzatarak (“vaakaa” diye) okumak.
“Vaka”nın ‘k’si, bir ‘gırtlak ünsüzü’dür. Alışılagelmiş Türkçe hecelemenin dışında; “vak-” ve “-a” hecelerinden oluşur. Ve ilk hecesi düz, ikinci hecesi kısa okunur; “vak’a”.
Nitekim, sesletim (telaffuz) yanlışı yapılmasını önlemek için eskiden “kesme imli (“vak’a”) yazılırdı.
Öteki kimi Arapça kökenli sözcükler gibi:
Kur’an, san’at, kat’i, meş’ale…
Günümüzde geçerli yazım kurallarına göre, hiçbir sözcüğün hecelerinin arasına kesme imi (‘) koymuyoruz ama im varmış gibi sesletmemiz gerekiyor.

“AZAMİ CİNNET” HÂLİ (!)

Yine Arapça kökenli bir sıfat olan “azami”yi de tv sunucularımızın hemen hepsi, yalnızca son heceyi uzatarak okuyorlar:
“azamii”
En çok, en üst, en büyük, en yüksek (derece, nicelik), anlamlarındaki bu sözcük de ilk ve son heceleri uzun, orta hecesi düz sesletilmeli:
“aazamii”
Bir haber kanalımızda kapanış haberlerini sunan başarılı televizyoncu, aslında ‘a harfi kalın’ olan “ikamet”i, sürekli ‘ince a’ ile “ikâmet” diye yanlış okuyor.
Dolayısıyla sadece ikinci ‘a’sı ince olan “ikametgâh”ı da yanlış sesletiyor.
26 Mart geceki kapanış haberlerinde bunlara bir de deyim yanlışı ekledi. Bir polis memurunun ileri yaştaki bir yurttaşa “Ulan!” diye bağırdığına ilişkin haberi verirken:
— Cinnet geçirmiş olmalı, dedi.
Delirmek, aklını kaçırmak, anlamındaki deyimin doğrusu; “cinnet getirmek”.
Bir siyasal partinin grup başkanvekili de 26 Mart günkü basın toplantısında, koronavirüs salgınıyla boğuşulurken Kanal İstanbul kapsamında iki köprü ihalesi açılmasını eleştirerek şunları söyledi:
— Öncelik, vatandaşlarımızın hayatlarını ‘idame ettirmeleri’ değil mi?
“İdame”, eskimiş Arapçadan dilimize girmiş; ‘sürdürme, devam ettirme’ demek.
Bu sözcükten ‘yardımcı eylemli bileşik eylem’ yapacaksanız “idame etmek” diyeceksiniz; “idame ettirmek” değil.
Çünkü, “idame” sözcüğü zaten ettirgen anlam içerir.

AYDIN SORUMLULUĞU

Arapçadan Türkçeye girmiş sözcüklerin yanlış kullanımıyla başladık, yine öyle sürdürelim.
Adının başındaki unvanlar yazmakla bitmeyecek bir hukukçu / akademisyen, ünlü fikir gazetemizde 24 Mart 2020 günü yayımlanan yazısında, koronavirüs bunalımının hukukî yönlerini anlatıyordu. Söz konusu yazının bir bölümünde şu ifade dikkatimizi çekti:
“… Bu durumda aktin feshi…”
Arapça ‘sözleşme’ demek olan “akid” sözcüğünün yumuşak olan son sesi ‘d’, Türkçeleşirken sertleşip ‘t’ olmuştur; “akit”.
Ancak, konuya ilişkin yazım (imla) kuralının devamı da var:
Türkçeleşen yabancı sözcük, ünlü harfle başlayan ek aldığında, özgün biçimine döner; kitap – kitabı; renk – rengin; metot – metoda…
Yazıdan alıntıladığımız yanlış örnekteki “akit” sözcüğü de ünlü harfle başlayan “-in” eki aldığı zaman aslına dönüp ‘d’ harfiyle “akdin” diye yazılmalı.
Bunlara, adının başındaki unvanlar yazmakla bitmeyen üst düzey eğitimli kişiler de uymayacaksa kim uyacak!..

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

Yamyamlar bile insancıl
Değişti dünyada roller
Koronavirüse beş basar
İnsan yiyen şu troller (*).

(*) “Troll”, İskandinav çocuk öykülerindeki çoğunlukla canavar görünümlü yaratıklara verilen ad. Günümüzde ise sosyal medyadaki yalan ya da abartılı paylaşımlarıyla insanları kışkırtmayı, birbirine düşürmeyi amaçlayan fanatik görüşlü kişiler için kullanılıyor.