“Musalar”; ilkçağ yazınında ‘esin perisi’ demekmiş.
Eski Yunancada “mousa”, Latincede “muşa”; ‘akıl, düşünce, yaratıcılık gücü’ kavramlarını içeren “men” kökünden türemiş.
İnsana; başta şiirle olmak üzere sanat yoluyla ‘yaşamın asıl tadını bağışlayan tanrısal varlık’ sayılırmış, Musalar.
Derken, alanları genişlemiş:
“Önceleri şiir ve şarkı tanrıları sayılan Musalar, sonradan bütün düşünce etkinliklerinin koruyucuları olarak tanınmıştır. Bu yüzden şiirle uğraşmak kadar ‘felsefe’ ve ‘bilim’le uğraşmak da Musa ile ilişkide olmak sayılır. “(1)
Yukarıdaki söylence ışığında insanın, uygarlık yolunda ilk adımlarını, ‘Musalarla ilişki kurarak’ attığı söylenebilir.
Tersi; yani “Musalarla ilişkiyi kesmek” ise argo deyişle “kayışı koparmak” demek!
Kayış koptuğunda “avara kasnak” durumuna düşüyorsunuz; birbirini çevirmesi gereken çarklar dönmüyor; dizgeden (sistem), kakofonik bir kuru gürültü yükseliyor, sonra bir bakıyorsunuz ki makinenin bütün devreleri yanmış!
Benzetmede hata olmaz;
İktidarın, 6 Şubat 2023 depremlerinden sonra Türkiye’ye yaşattığı budur.
.
BİLİME RET
.
* Bilim insanları, 11 ilde deprem felaketi yaşadığımız bölge için yıllardır yalvarıyorlardı: “Bakın, burası fay hatlarının birleştiği dirsek. Büyük facia olabilir.”
* Deprem uzmanı Prof. Dr. Naci Görür ve arkadaşları, geliyorum diyen felaketin en az yıkımla atlatılabilmesi için ‘bilim insanı sorumluluğu’ gereği, proje hazırlamışlardı. Hem de üç yılı aşkın zaman önce…
* Görür, 25 Ocak 2020 tarihli tivitlerinde, bu yaşamsal konuyu Türkiye’ye duyurmuştu: “Prof. Namık Çağatay ve İTÜ’deki arkadaşlarla birlikte Bingöl, Elazığ, Malatya, Maraş valilik ve belediye başkanlıklarını ve bu kentlerdeki üniversiteleri bir araya getirdim. Harita Genel Komutanlığını da işe katarak proje hazırladım…”
* Ve sormuştu: “TÜBİTAK, DPT gibi birçok yere başvurduk, (projemiz) reddedildi. Halbuki her fay kuşağında depremin er geç geleceği biliniyor. Neden daha ortada deprem yokken oralar ele alınmıyor? Bileniniz var mı?”
Bilenimiz yok.
.
AFAD’A İMAM
.
* Bildiğimiz ve ne yazık ki kanıksadığımız şu: Bilime kulak tıkamak, en köklü Cumhuriyet kurumlarının ya kapısına kilidi vurmak ya da içini boşaltıp her birini kendi meşrebine uydurmak, iktidarın vazgeçemediği temel politikalar arasında.
* Son deprem felaketinde AFAD’ın neden bu denli ağır aksak olduğunu anlamaya çalışırken gerçeği, İYİ Parti Grup Başkanvekili Erhan Usta’nın, 8 Şubat 2023 tarihinde attığı şu tivitle öğrendik:
* “AFAD Afetlere Müdahale Genel Müdürü kim? (…) Hiç basına bilgi verirken görüldü mü? Hayır. Neden? Çünkü deprem konusunda bilgi sahibi değil. Çünkü ilahiyat fakültesi mezunu. Afetle ilgili bir iş yapmış mı? Hayır. Sizin, ‘Emaneti ehline veriniz.’ buyruğundan anladığınız bu mu?”
.
“İNGİLİZ UŞAĞI!”
.
* 6 Şubat depremleri bize, şirazeden çıkmış kimilerinin densizlikte (yakışıksızca ve saygısızca davranış) sınır tanımadıklarını yine gösterdi.
* Eski bir iktidar milletvekili olduğu anlaşılan hırçın bir hanımefendi Kahramanmaraş’ta, İBB Başkanı İmamoğlu’nun üzerine yürüdü:
* “Sen ne geziyorsun Türkiye’yi, sen İstanbul’una bak. Gelmeyin, defolun! Şov yapma burada, defol! İngiliz uşağı!..”
* “İngiliz uşağı” (!) İmamoğlu’nun Başkanlığında İBB, İskenderun Limanı’nı felce uğratan yangını söndürdü. Halk Ekmek, depremzedelere her gün 1,2 milyon ekmek dağıtıyor. Yedişer kabinli 20 konteyner mobil tuvaleti, hizmete soktu sokacak.
Keşke iktidar, İBB’nin olanaklarını sekteye uğratmasaydı, topladığı yardım paralarının bir kısmının üzerine çökmeseydi de İmamoğlu daha fazlasını yapabilseydi.
* Bu arada, Mansur Yavaş Başkanlığındaki ABB’nin de bölgeye yardım yağmuru çerçevesinde; hem fay hattı üzerinde bulunan hem de sulak Amik Ovası’na yapılmış Hatay Havalimanı’nın pistindeki devasa yarığı onardığını anımsatalım. ABB, merkez üs olarak seçtiği Kahramanmaraş’ta da arama – kurtarmadan, gıda yardımı yapmaya; seyyar tuvaletler kurmaya değin canla başla çalışıyor.
* Bu arada, iktidar ve bileşenleri tarafından ‘tu kaka’ ilan edilen TTB’den, özveri timsali bir hekim / sağlıkçı takımın Hatay’da olduğunu yine tv ekranlarında gördük.
* İyi ki gitmişler. Çünkü adı var, kendi yok Kızılay’ın kış ayazında çadır gereksinimini ‘devede kulak’ ölçüsünde bile karşılayamadığı bölgede su, dolayısıyla hijyen sıkıntısı doruk noktada. ABB ve İBB’nin çabalarına karşın seyyar tuvalet sayısı da hâlâ yetersiz.
* Umarız, salgın hastalık yaşanmaz, yine Cumhuriyetin onur simgesi kurumlarından Hıfzısıhha’yı kapattıkları için pandemiden sonra bir kez daha dizlerimizi dövüp yurt dışından aşı dilenmek zorunda kalmayız.
.
MUTLULUĞA TEKME!
.
* Deprem bölgesinde, arada bir buruk da olsa ulusça yüzümüzü güldüren anlar yaşanıyor. Felaketin üzerinden yüzlerce saat geçmesine karşın enkazdan sağ kurtarılanlar sevinç çığlıklarıyla karşılanıyor.
* Ama, depremzedeye yaşamsal hizmet götürenlere ‘gölge eden’ kimileri gibi, kurtarma coşkusunu, mutluluğunu, boğazımıza düğümleyenler de oluyor.
* Halk TV muhabiri Ferit Demir, Malatya’da, polisin tekmeli saldırısına uğradı.
* Malatya Battalgazi’deki bir kurtarma çalışması sırasında gazeteciler AFAD kamyonunun üzerine alınmışlardı. “Kontenjan doldu.” denilerek Ferit Demir’in kamyona binmesine izin çıkmadı! Demir, “Öyleyse ben de halkın içinden çekerim.” dedi.
* Üzerinde TEM polis yeleği bulunan bir kişi, Demir’i engellemeye çalıştı, başaramayınca basın kartını görmek istedi. Demir de yalnızca kendisinden basın kartı istenmesine karşı çıktı.
* Bu kişisel, keyfî yasağa rağmen Demir’in görevini yapmayı sürdürmesi üzerine polis yelekli kişi, belki babası yaşındaki haberciye arkasından tekme attı. Yere düşen, pantolonu yırtılan Demir, bacağından hafif yaralandı.
* Gazeteciye saldırı, halkın haber alma özgürlüğüne saldırıdır. Ama, bu kez sınır daha da aşılmış, yaşama kavuşturulan felaketzedenin mutluluğuna halkın ortak edilmesi yasaklanmış; kanunsuz yasağa uymayan gazeteci, polis tekmesiyle cezalandırılmıştı.
Medya sevmez kimi amirleri, sevinçten şapkalarını havaya atabilirler!
.
‘VUR AMA DİNLE!’
.
Yeni Türkiye’den, eski Yunan’a dönelim…
Atinalı komutan Themistokles (İÖ 524 – 459), aynı zamanda Meclis üyesiydi. Meclis’te çıkan hararetli bir tartışma sırasında karşıt görüşlü biri yumruğunu sıkarak Themistokles’in üzerine yürüdü.
Komutan, kolunu yüzüne siper ederek adama serinkanlılıkla karşılık verdi:
— Vur ama dinle!
Bu bilgece tepki; zorbalığı, düşünce alışverişine yeğleyen, ‘öfke özdenetiminden yoksun’ yetkililere, binlerce yıldır veciz bir örnek olarak gösteriliyor.
Ama, uygarlık yarışının 21’inci yüzyıl etabında nal toplayanın, sizi dinlemeye hiç mi hiç niyeti yok, o yalnızca vurmayı biliyor; ayağıyla, eliyle ya da diliyle…
Çünkü onda, ‘Musalarla ilişki’ hak getire!
.
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
.
Canım Türkiye’m burası;
Üniversiteliye, barındığı
Yurtlardan ‘sepet havası’
Vur abalıya deprem faturası.
1) Platon; “Devlet III-IV”, Çağdaş Yayınlar, Türkçesi: Azra Erhat – Türkân Tunga, Ağustos 1998, sayfa 133
Prof. Görür’den yeni uyarı:
.
“MİKROBÖLGELEME YAPIN”
.
2004 NATO Bilim Ödülü sahibi, yer bilimleri uzmanı Prof. Dr. Naci Görür, Kahramanmaraş depremlerini 2020 yılında öngörmüş ama önlem alınmasını sağlayamamıştı. Dün de (14 Şubat) yine yaşamsal bir uyarıda bulundu: “Tv’den duydum, sayın Cumhurbaşkanımız deprem bölgesinde kalıcı konutlara bir an önce başlanacağını duyurdu. İnsani açıdan bu yaklaşımı elbette anlıyorum ama naçizane tavsiyem, bu bölgenin tümünde mikrobölgeleme çalışması yapmadan yerleşim alanları için yer seçilmemeli ve inşaata başlanmamalı. İnşallah bu sefer sesimi yetkililere duyurabilirim.” Görür, öte yandan TV100 kanalında gazeteci Candaş Tolga Işık’a (altta), hemen yeterli önlem alınmaya başlanmazsa İstanbul’daki olası depremde en az 500 bin kişinin yaşamını yitireceğini söyledi.
.
.