Topkapı Sarayı’nı gezenler bilir; Osmanlı’nın en parlak dönemlerine ev sahipliği yapmış olmasına karşın bu yapılar topluluğu, son derece mütevazıdır. Göçebelikten yerleşik düzene geçmiş bir toplumu yöneten padişah ve çevresinin, gücünü göstermek için şaşaaya gereksinim duymadığının kanıtı gibidir.
Dolmabahçe Sarayı ise tam tersine barok – rokoko karışımı, aşırı gösterişli mimarî biçem ve süslemelerin altına “Osmanlı’nın çöküş döneminin gizlenmesi” için inşa edilmiş bir ‘züğürt kibarlığı’ anıtıdır sanki! Dolmabahçe’nin elçi kabul salonu daha da çarpıcıdır; kristal avizelerden yansıyan parlak ışıklar, yerdeki görkemli halının kırmızı rengini daha da göz kamaştırıcı kılmaktadır. Elçilerin, önünde uzun süre bekletildikleri kapı özellikle yarı aralık bırakılmaktadır ki adamlar bu görüntü karşısında ego’ları ezim ezim ezilmiş durumda huzura çıksınlar. Ve ülkelerine dönünce de yöneticilerine Osmanlı’nın (Batı tarafından kıskanılası) gücünü anlatsınlar!
DİYANET’İN RESİM FETVASINDAN
536 YIL ÖNCE
‘Mütevazı’ Topkapı Sarayı’nı, 1478‘de Fatih Sultan Mehmet yaptırmıştı. ‘Yeni Osmanlıcı’ iktidar, Fatih’i çok seviyor. Onun İstanbul’u fethetmesini de “cihatların (din uğruna savaş) en kutsalı” sayıyor olmalı.
Cumhuriyetle gelen ulusal bayramlarımızı yok eden ya da kutlamamıza ‘yasak savma’ kabilinden izin verenler, geçen pazar günü İstanbul’un 563’üncü fetih yıldönümünü abartılı ötesi törenlerle kutladılar. Belli kişiler yine Ayasofya Müzesi’nin önünde toplu namaz kıldılar; bu anıtsal yapının İslamî ibadete açılması için gösteri yaptılar.
İstanbul’u fethederek Doğu Roma İmparatorluğu’na son veren Fatih, Osmanlı Tarihi’nin ‘en aydın padişah’ıydı. Avnî mahlasıyla şiirler yazdı. Din eğitiminin yanı sıra matematik, tarih, coğrafya dersleri aldı. Arapça, Farsça, Yunanca, Latince, Slavca, İbraniceyi; ayrıca Uygur harflerini ve lehçesini öğrendi. Eski Yunancadan Arapçaya çevrilen felsefe kitaplarını okudu.
‘Çağının ilerisindeki’ Fatih, 49 yaşında gizemli bir biçimde öldü. Zehirlendiği yolunda ciddi kuşkular var. Çağcıl tarihçilerden kimileri, Fatih yaşasaydı Osmanlı Rönesansı’nı gerçekleştirebilirdi, derler.
Bu varsayım doğru olabilir. Çünkü Fatih, Venedikli ressam Bellini’ye yağlıboya portresini yaptırdığı zaman, takvimler 25 Kasım 1480‘i gösteriyordu. Yani, AKP iktidarının Diyanet İşleri tarafından “Herhangi bir canlı resminin bulunduğu yerde namaz kılmak mekruh!” fetvası verilmesinden 536 yıl önce…
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
Yargıçlar çay toplayi
Fezlekeli hop hoplayi