Milletvekili genel seçimleriyle cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacağı 24 Haziran’a doğru geri sayım hız kazandı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin – kimi çevrelerce son yıllarda ısrarla karalanmaya çalışılan ulusal kahramanımız İsmet İnönü tarafından- çok partili düzene kavuşturulduğu 1946 yılından beri 72 yıl geçti.
Bu sürede yaşadığımız iyi kötü siyasal – sosyal deneyimler, bizi ‘demokratik olgunluk’ bakımından hangi noktaya getirdi, bunu önümüzdeki bir buçuk ay gösterecek. Yani seçimler öncesinde, sırasında ve sonrasında…
KRİTİK EŞİK
Türkiye, 24 Haziran seçim sonuçlarına göre ya parlamenter sistemi sürdürecek ya da bu sisteme veda edip Meclis’in kimi görevlerini de üstleneceği geniş yetkilerle donatılmış başkanlık düzenine geçecek.
Bu arada CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu; İYİ Parti’nin –engellenme olasılığına karşı– Meclis’te Grup kurarak seçimlere girmesini güvence altına almak üzere CHP’li 15 milletvekilinin İYİ Parti’ye geçmesini sağlamakla demokrasiye bağlılığını bir kez daha gösterdi.
Muhalefetin adları öne çıkan iki cumhurbaşkanı adayından Muharrem İnce ve Meral Akşener de gerek hitabet biçemleri (üslup) gerek vaatleriyle, demokrasi umutlarımızı yeşertiyorlar.
Ülkemizde demokrasinin dünya ölçeğinde tartışma konusu edildiği bu dönemde, İYİ Parti lideri Meral Akşener, modern Türk kadını imgesiyle cumhurbaşkanlığı seçiminde ciddi seçenektir. (Ama keşke, HDP’yi dışlamasaydı da muhalefet partilerince seçim öncesi daha geniş tabanlı bir ‘ulusal ittifak’ kurabilseydiler.)
Asıl mesleği öğretmenlik olan CHP’li Muharrem İnce ise; ‘öğretmen egemen’ Türkiye’nin, Köy Enstitülerinin -ne gariptir ki yine çok partili düzene geçilen 1946’dan başlayarak- kapatılmasından bu yana adım adım ‘imam egemen’ kılınması sürecini tersine çeviren ‘kırılma’yı başlatabilecek cumhurbaşkanı olabilir.
Seçim, ulusumuzun; şapkayı önümüze koyup en sağlıklı kararı verelim.
DİL YANLIŞLARI
Son haftalarda medyamızda sıklıkla kullanılan iki tamlama:
1- Önleyici tedbir,
2- Davranış biçimi.
Arapça “tedbir”in öz Türkçesi zaten “önlem”; “davranış” da ‘davranma biçimi’ demek olduğuna göre, her iki tamlama da yanlış.
Öte yandan, Tv’lerde hâlâ ‘ince l’ özürlü meslektaşlarımız var:
Tele -1‘in spor haberleri sunucusu, FB‘yi kastederek “Sarı – Lacivertliler” derken “lacivert” sözcüğünü sürekli ‘kalın l’ olarak okuyor.
Tartışma izlencelerinin gediklisi olan sakallı bir gazetecinin durumu ise daha vahim! Örneğin, ‘ilgili’ anlamındaki Arapça kökenli “alakalı” sıfatının ‘ikinci hecesi hem ince hem de uzun’ söylenir. Arkadaş, geçenlerde ekran konuğu olduğu Habertürk TV‘de Fatih Altaylı’nın “Teke Tek”inde, ‘kalın l’ ile defalarca “alakalı” diyebildi!
Bir de olumlu eleştiri: CNN Türk muhabiri Hakan Tunç; aktardığı haberleri içselleştirmesi, sesinin tonu, hem sözcük hem de ussal değer vurgularıyla çok başarılı. Bu değerli meslektaşımızı kutlar, başarılarının sürmesini dileriz.
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
Ahdet Türkiyem / Çıkarmaya sandıktan / Atatürk Devrimi / Manifestonu / Ya da kendi elinle yak / Kızını, torununu…