İstanbul’da, -iktidarın tercihi gereği sönük geçen- 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı günü, birçok kadınımız Büyükada’ya gitmiş. Adadaki Aya Yorgi Kilisesi’nde, kimi ‘hayırlı bir kısmet’, kimi anne, kimi de ev sahibi olma dileğinde bulunmak için.
Kilise, adanın sarp, yüksek bir tepesinde. Belli bir yere değin faytonla gidiliyormuş, sonra iki saat boyunca tabana kuvvet! Hem de yalınayak. Çünkü, ‘ayağınız ne denli kanıyorsa dileğinizin yerine gelmesi o denli güçlü bir olasılıkmış’!
Acun Ilıcalı’nın bir tür ‘kutsal survivor’ı gibi!
KADIN DUYARLILIĞINA TERS DURUMLAR
Buraya kadarı, kanıksadığımız ‘boş inan’ görüntüsü. Ama, o tırmanışın masum olmayan bir yanı var.
Kadınlar, ellerinde birer makara tutuyor; yokuşun başındaki ağaçlara bir ucunu sabitledikleri makara iplerini yukarıya doğru çekiyorlar. Yüzlerce ip, yokuş boyunca ağlar oluşturuyor. Tırmandıkça yorulan çıplak ayaklar, bu iplere dolanıyor. İplerden kurtulmaya çalışırken ayağı kanayanlar, dileğinin tutma olasılığı artıyor (!) diye seviniyorlardır.
Ama, koruluk yokuşta bu ağların; öteki canlılar için birer tuzak olduğunun ayırdında değiller. İnsanın kendisinin kurup yine kendi aklına karşın düşebildiği tuzaklara, kuşların, kertenkelelerin, börtü böceğin… düşmesi kaçınılmaz. Kurtulmaya çabaladıkça daha çok iplere dolaşıp yaşamlarını yitirmeleri de…
Bu arada kadınların, zorlu tırmanış sırasında -yine ritüel gereği- hiç konuşmamaları, bize ‘istiridye dikkati’ni anımsattı. Murakami’nin “Sahilde Kafka” romanında (Doğan Kitap, 468. sayfa) şu sözler geçer:
– Kulak ver, Kafka Tamura, dedi Oşima. Kulak ver, istiridye gibi tüm dikkatinle.
Romanı okumadan önce ‘istiridye dikkati’ni hiç duymamıştık. Şöyle yorumladık:
İstiridye, bulunduğu yerde sabit yaşar. Gövdesinde ‘kabuk kapayıcı’ kası vardır. Onu açıp kapayarak hem solunur hem de planktonlarla beslenir. Doğanın istiridyeye özgü kıldığı benzersiz bir özellik vardır: İnci üretmek. O, kabukları arasında kalan kum vb. yabancı maddeleri, ‘bütün dikkatini yönelterek’ sedef salgılarıyla örtüp paha biçilmez inciye çevirir.
Toplumumuzun temel taşı olan kadınımızda da ‘inci üretme gizilgücü’ bulunduğuna inanıyoruz. Yeter ki sessizce ‘kabuğuna kapanıp’ olmayacak dualara amin demek yerine, ‘istiridye dikkati’yle baksın…
Ülkemizde olup bitenleri, kendisi üzerinden oynanan gerici oyununu yalnız kendisinin bozabileceğini çok iyi anlayacaktır!
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
Yeni anayasada…
Laiklik olmasınmış!
Sayın Meclis Başkanı
Al da git anayasanı!