19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı haftasını kutluyoruz.
Büyük Önder’in, Batı emperyalizmi karşısında mucizevi bir utkuyla sonuçlanan, tarihteki ilk ve tek Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak üzere Samsun’a çıkışının 106. yıl dönümü.
Vatanımızı emperyalizmin çizmesi altından kurtaran; Osmanlı’nın enkazından, çağının ilerisinde laik, toplumsal, bilimsel – kültürel bir altyapı oluşturarak Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk’ü rahmet ve minnetle anıyoruz.
Yaktığı uygarlık meşalesiyle, ülkemizi İslam dünyasının ‘kutup yıldızı’ yapan Mustafa Kemal’in Anadolu Devrimi’ni model alan Müslüman ülkeler oldu. Başta Afganistan ve Tunus, Türk örneğine öykündüler; yıllar boyu denediler ama başaramadılar.
Çünkü:
Onların bir Atatürk’ü yoktu.
BUDALALARIN ARADIĞI
19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan kadroda, Harekât Şubesi Müdürü Kurmay Albay (daha sonra milletvekili ve büyükelçi) Hüsrev Gerede de vardı. Gerede, -daha önceki bir yazımızda da aktardığımız- anılarında şöyle diyor (1):
“… O eski Bandırma vapurumuzu İngilizler başta, müttefik işgal kuvvetleri Kavaklar’da durdurdular, (Mustafa Kemal) güverteye gelmişti. Durumu öğrenince bana baktı, güldü.
– Budalalar!.. Aradıkları şeye bak. Biz vatana cephane ve silah değil, kurtuluş kafası götürüyoruz. Silah ve cephaneyi elbette bulacağız, dedi.”
Büyük Önder, 19 Mayıs’ı, ‘ulusal kurtuluşumuzun başlangıç tarihi’ olarak Türk gençliğine boşuna armağan etmedi.
Günümüz karşı devrimcilerinin, Atatürk’ten ve O’nun ilkeleriyle devrimlerini özümsemiş gençlerden ödleri patlıyor.
Ama yine de kendisini nehirden karşıya geçirirken soktuğu kurbağayla birlikte sulara gömülen akrebin davranışını yinelemeden duramıyorlar:
— Ne yapalım, bizim yaradılışımız böyle!
BOĞAZİÇİ’NDE BİR SAPIK
Dünya ölçeğindeki başarılarıyla övündüğümüz bilim yuvası Boğaziçi Üniversitesini (BÜ) yozlaştırmak için ellerinden geleni artlarına koymayan egemenler, son olarak da bir sapığı (2), okula konuşmacı olarak çağırdılar. “Altı yaşındaki çocukla evlenilir.” diyen bu kişiyi, Türkiye’nin en parlak (Boğaziçili) gençleri elbette protesto ettiler.
Okul yöneticileri ise “Yanlış yaptık!” diyerek geri adım atmak yerine polis çağırdılar ve 97 öğrenci gözaltına alındı. Üstelik, bu öğrencilerden 6’sı tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Böylece, son iki ayda gözaltına alınan eylemci genç sayısının 3.000’i (yazıyla üç bin), tutuklananların ise 500’ü aştığı belirtiliyor.
Uzmanlar, “pedofili”nin (sübyancılık), psikoseksüel bir hastalık olduğunu söylüyorlar ama söz konusu sapık aramızda dolaşmakla kalmıyor, yeni Türkiye’nin yeni BÜ’süne iktidar paraşütüyle indirilen aklıevvel yöneticiler tarafından gençlere konferans vermeye değimli görülüyor.
“AK(P)ADEMİSYEN” MİSİNİZ?
21. yüzyıl Türkiye’sine özgü bu ve benzeri üniversite yöneticileri ile öğretmenlerinin ‘akademisyenlik’ anlayışını birileri açıklasa da aydınlansak!
“Üniversite”, adı üstünde ‘evrensel’.
Özellikle de İBB Başkanı İmamoğlu’nun üniversite diplomasının hem de ‘tamamen yetkisiz kişilerce’ iptaline (!) ilişkin ‘hukuk garabeti’, Eski Yunanlı düşünür Platon’un “Akademi”yi kurduğundan bu yana geçen 2.400 (iki bin dört yüz) yıllık zaman diliminde, dünyanın herhangi bir yerinde görülmüş müdür?
Ya da örneğin, söz konusu ‘siyasî’ kararı verenlerin (veya karara alet edilenlerin) İmamoğlu ile birlikte diplomasını iptal ettikleri 28 kişiden Prof. Dr. Aylin Ataay Saybaşılı, doktorasını Fransa’nın Sorbonne Üniversitesinde yapmış. Dünya ölçeğinde en saygın bilim yuvalarından biri olan Sorbonne’un yöneticileri, Prof. Dr. Sayıbaşlı’nın doktora diplomasının geçerli olduğunu açıkladılar.
Haydi, bizimkiler mahcup olmak yerine, Fransız’ın tavrına Fransız kalmayı yeğlediler diyelim…
Aynı kararda imzası bulunanlardan bir profesör, herhâlde ödül olarak İTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanlığına atandı. Ancak öğrencileri kendisine öylesine sert sözlü tepki gösterdiler ki bu kişi, ballı koltuğa oturamadan okuldan yüzgeri etmek zorunda kaldı. Çok iyimser bir öngörüyle şimdi kendi kendine ‘Değer miydi?’ diye soruyorsa da geçmiş ola!
Yukarıda, “Akademi”nin kurucusunun Platon olduğunu anımsattık ya!..
‘Yıkıcı’sının kim olduğunu da söyleyelim ki bilgi eksik kalmasın:
İÖ 86 yılında, Roma diktatörü Sulla.
YALANIN BİNİ BİR PARA
Egemenlerin “ahlak” konusundaki duyarlılıkları, giyim kuşamla sınırlı kalmayıp başta adalet, ülke / toplum çıkarları, kişi hak ve özgürlükleri, vicdanî değerler… gibi alanları da kapsasaydı keşke.
Ama tüm bu değerler, Ekrem İmamoğlu düşmanlığında somutlaşarak hiçbir çekince duyulmadan, hoyratça, sorumsuzca, halkla inatlaşılarak, zaman zaman da sanki açıkça alay edilerek ayaklar altına alınıyor. İBB’de “üçüncü dalga” adını verdikleri dün sabahki operasyonda bu kez jandarma devreye sokuldu. İBB iştiraklerinden Medya A.Ş. ile Kültür A.Ş.’den 22 kişi gözaltına alındı.
Jandarmadan sonra sırada, Belediye’nin bahçesine tankla topla girmek mi var!..
Bu “üçüncü dalga” ile yine bizimle dalga geçiliyor. Her zamanki yalancı tanıklardan birine, bir taşla üç kuş birden vurdurulmaya çalışılıyor; hem CHP yöneticileri hem İBB’nin iletişim ve kültür sanat işlerinin başındakiler hem de onlardan ‘nemalandığı’ çamuru atılan muhalif gazeteciler…
Bir organizasyon şirketinin sahibi olan ve İBB’ye yönelik “malî suçlar” soruşturması kapsamında tutuklu bulunan adam, şöyle ifade veriyor:
“(Falanca yetkili) Bana yapacağı ödeme yerine 7 adet ‘iPhone 16 Pro Max’ verdi. Telefonların ne alaka olduğunu sorduğumda ise gülerek ‘Bunlar fazla kaldı’ dedi. Telefonları kabul ettim. Bu telefonların haberlerde de yer alan şaibeli kongrede CHP delegelerine dağıtılan ve fazla kalan telefonlar olduğunu tahmin ediyorum.”
Tahmin ediyormuş!
‘Etkin pişmanlık’ yasasından yararlanmak için böyle inciler yumurtlayan kişinin sözünü ettiği telefon modelinin, 20 Eylül 2024’te satışa sunulduğu ortaya çıktı. Yalancının şaibe bulaştırılmasına katkı sağlamaya çalıştığı 38. CHP Kurultayı’nın yapıldığı tarihler ise 4 – 5 Kasım 2023. Arada bir yıla yakın zaman farkı var.
TOKAT GİBİ ‘İZMİR MİTİNGİ’
CHP’nin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nda, İzmir’de düzenlediği miting, bütün bu kötülüklere verilen tokat gibi bir yanıt oldu.
Ülkenin sürüklenmeye çalışıldığı Orta Çağ karanlığına karşı tek ses, tek yürek olan kitleler, tam bir ulusal bayram coşkusu yaşadılar, yaşattılar.
İktidar ve bileşenleri, kendi tv kanalları yayımlamadığı için halk gerçeği görmedi sanıyor olsalar gerek, mitinge katılanların sadece 70 bin kişi olduğunu öne sürdüler.
Oysa gerçek haber kanallarına yansıyan görüntülerden anlaşılıyor ki İzmir Mitingi’ne katılanların sayısı iki milyon kişiyi buluyordu.
Tabii ki yine ezici, büyük çoğunluk gençlerden oluşuyordu.
Yaşasın, Büyük Önder Atatürk’ün “19 Mayıs Ruhu”nu emanet ettiği Türk gençliği!
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
Ekrem İmamoğlu’nun
Üstün liderliğine karşı,
Telef olmasın diye sultanizm,
“Demokrasiden tamamen
Kurtuluş savaşı” açtı!..
1) Cemal Kutay; Ardında Kalanlar, Cem Ofset, sayfa 127
2) Sapık: Genel olana, alışılmışa ve kurala aykırı, normal olmayan (kimse) – TDK Güncel Türkçe Sözlük.