Haber ve yorumlarımızda, okur / izleyici / dinleyiciyi ikircikte bırakacak olumlama – olumsuzlama, anlam belirsizliği, ussal değer vurgusu… yanlışlarından kaçınmalıyız.
Ekrana çok yakışan başarılı sunucu Ece Zereycan, 23 Eylül’de Tele -1′de; Suriyeli bir anne – kızın öldürülmesini ‘ülkemizde can güvenliğinin yeterli olmayışına’ bağlarken şöyle dedi:
– Güvensizliği ‘sağlayan’ haberlerden biri…
Oysa “sağlamak” eylemi, ‘olumlama’ amaçlı kullanılır.
HAK – MÜSTAHAK
Spor spikeri Ersin Düzen de 4 Ekim gecesi dil yanlışına düştü. TRT Spor’da, Osmanlıspor’la (1-1) berabere kalan FB’nin aslında çok güçlü bir futbol takımı olduğunu anlatmak isterken anlam belirsizliği ortaya çıktı:
– Kadro, bu puanı hak etmiyor.
“Hak” ile “müstahak” sözcüklerinin arasında bir ayırtı (nüans) var.
Bizce Düzen, “Kadro, bu puana müstahak değil.” demeliydi.
Anlam belirsizliğine diğer örnek:
Tele-1′in bir başka başarılı spikeri Evren Özalkuş, 22 Eylül geceki bültende:
– Erdoğan, ABD’den Gülen’in ‘bir kez daha iadesini’ istedi.
Gülen, daha önce geri alınıp verilmiş de yine isteniyordu sanki!
Doğrusu:
– …Gülen’in ‘iadesini ABD’den bir kez daha’ istedi.
Bu da ussal değer vurgusu yanlışı:
Yine, Tele -1′in 30 Ağustos bülteninde, vtr’deki ses, “iki silahlı saldırgan”derken yalnızca ‘silahlı’ sözcüğünün orta hecesini vurgulamalıydı. Hem ‘iki’ sıfatının ‘-ki’ hecesini hem de ‘silahlı’nın ‘si-‘ hecesini vurgulayınca anlam değişti; ‘iki silahı olan tek saldırgan’ söz konusuymuş gibi…
ŞEYTAN VE NEYZEN
Karaman’daki Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi, ‘akademisyen’ arıyormuş. İslamî İlimler Fakültesinde yardımcı doçentlik kadrosuna alınacak kişide aranan özellik:
“Kuran ve sünnet rehberliğinde ‘şeytanla mücadele edecek insan’ üzerine çalışmalarının olması”.
Çetin bir uzmanlık alanı! Neyzen Tevfik’in şeytanla savaşımını anımsatıyor:
“Şeytan diyoruz, pisliğimiz bu / Her gün bizi mağlup eden ordu / Tam kırk yıldır kavgadayım da / Yenmiş değilim şeddeli p.ştu!”
Mehmet Bey, 1277 yılındaki fermanıyla ünlü:
“Bundan sonra divanda, dergâhta, bargâhta (otağ), mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil konuşulmaya!”
Anadolu Selçukluları, Farsça konuşup yazmaya öykünüyorlardı. Ferman, ‘ulus’ olma koşullarından ‘dil birliği’ni sağlamaya yönelik olduğu için tarihsel önemdedir.
Peki, bu üniversitemizi yönetenler, Türkçeye verdikleri önemle Mehmet Bey’in izinden gidiyorlar mı?
Okulun ana giriş kapısındaki adı:
“Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi”
Kişi adları, bir ‘yerleşim birimine verilince’ ya da ‘bileşik sözcük’ olup özel ad yapısını yitirince unvan ile bitişik yazılır:
Bursa’nın ilçesi Mustafakemalpaşa; hasanbey kavunu…
Okulun doğru adı:
“Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi”
Arada bir şeytan dürtünce de olsa yazım kılavuzuna bakmayı akıl eden herkesin görebileceği gibi…
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
Bir şiirinde / “… emeğe eylem / eyleme yürek / yüreğe sevgi / ne güzel uymuş” / Diyen, Bülent Ecevit / On bir yıldır / Özlerken senin / Şair önderliğini / Alçakgönüllü bilgeliğini / Nasıl sevebiliriz ki sevgisizliğe / ‘Uyum’ yasalarını!