‘BU CENNET BU CEHENNEM’ -4

Eylülün son haftasındayız. Hava, sabahları, kimileyin de gece dışında gün boyu balkon sefası yapmamıza hâlâ izin veriyor. Komşu bahçe, güz yağmurlarıyla koruluğa dönüştü. İç içe geçmiş ağaçlar, Uzakdoğu insanları gibi eğilerek birbirlerini selamlıyor. Zeytingiller ‘eşrafından’ dişbudak, baklagillerden akasyaya, sert gövdesine rüzgârın etkisiyle arada bir savrulan dallarındaki dikenleri batsa bile saygıda[…]

Yazının Devamı

‘BU CENNET BU CEHENNEM’ -3

Egemen siyasetçilerden sıklıkla işittiğimiz bir söylem: — Hepimiz aynı gemideyiz. Bize göre ise sanki karada, bir ‘raylı sistem’le ilerlemeye çalışıyoruz. Kavramı, değerli ruhbilimci (psikanalist) A. Kadir Özer’den ödünç aldık; “Kafada raylaşma” Ruhbilimciler, psikoterapi uyguladıkları kişilere hasta değil, ‘danışan’ diyorlar. Ruhbilimci Özer, üst düzey yöneticiliğe yükselmiş bir kadın ‘danışan’ına, ‘buyruğundaki tüm[…]

Yazının Devamı

‘BU CENNET BU CEHENNEM’ -2

Medyada, hemen her orman yangınından kısa süre sonra doğanın kendini yenileme çabasını yansıtan görüntüler dikkatinizi çekmiştir. Neredeyse tümüyle yanmış bir ağacın gövdesinden fışkıran taptaze sürgünler, kundakçı rantiyenin karanlık yüzüne çarpan birer tokat gibidir. Ağacın ölüme böylesine direnmesinde, ortakyaşarlık (simbiyotik hayat) ne denli etkilidir, bilemiyoruz. Nâzım’ın deyişiyle ‘kardeşçe’ bir yaşamın hüküm[…]

Yazının Devamı

BU CENNET BU CEHENNEM’ -1

Eylül ayıyla birlikte havanın görece de olsa serinlemesini fırsat bilip Boğaziçi’nin Büyükdere sahilinde yürüyüşe çıkmıştık. Genellikle çalkantılı olan deniz, o gün sakin, dingin esintiyle insanın hem bedenini hem de ruhunu anne şefkatiyle okşuyordu. Koyu lacivert sulara sıfır noktada bir banka oturmuş iki kadın dikkatimizi çekti. Kadınlardan orta yaşlısı, genç olanın[…]

Yazının Devamı