TÜRKÇE BAĞINA DESTURSUZ GİRMEK

Pek çok alanda olduğu gibi, “doğru ve güzel Türkçe” açısından da artık can sıkıcı olmaktan çıkıp giderek “yürek yakıcı” bir hâl alan gerileme dönemi yaşıyoruz.

Toplumun sürekli gözü önünde olan kişilerin ve görsel / yazılı medya organlarında çalışan meslektaşlarımızın yaptığı “dil yanlışları”Ziya Paşa’nın terkib-i bendindeki ünlü dizeyi akla getiriyor:

“… bu terazi bu kadar sıkleti çekmez.”

(Ağırlık, yük, sıkıntı anlamlarındaki Arapça kökenli “sıklet” sözcüğünü ‘i’ harfiyle yazmak da medyamızdaki yaygın yanlışlardan biri.)

“TCHAİKOVSKY” DE KİM?

Gazete / Tv’lerin özellikle de kültür / sanat sayfasını hazırlayan meslektaşlarımızın Türkçe dilbilgisi ve yazım kurallarını bilmemeleri, bağışlanamaz kusurdur.

İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, 30 Kasım 2018 günü İstanbul’da bir konser verdi. Orkestranın çaldığı parçalardan biri, Cumhuriyet gazetesinin internet sürümünde şöyle yazıldı:

“… Pyotr İlyich Tchaikovsky’nin ‘Bir Rokoko Teması Üzerine Çeşitlemeler OP.33’ “

Dilimizde kuraldır:

Latin Abecesi (alfabe) dışındaki abecelerle kaleme alınan sözcükleri, Türkçe okundukları gibi yazarız. Ruslar da Kiril Abecesi kullandıkları için ünlü Rus bestecinin adının Türkçedeki doğru yazımı: “Piyotr İlyiç Çaykovski”.

YA “OMAR SOULEYMAN”?

Bu konuda ne gazete yönetiminden ne de okurlardan bir uyarı almış olmalılar ki gazetenin internet sürümünü hazırlayanlar, aynı kural ihlalini daha sonraki günlerde yinelediler. “Zorlu PSM’den yeni isimler” başlıklı bir haberde şöyle denildi:

“… zengin yaratıcılığıyla geniş kitlelere adını duyuran Omar Souleyman‘ı…

programına ekleyen Zorlu PSM hareketli bir sezon vaat ediyor.”

Haberde adı geçen müzik insanı Suriyeli; bölgede “dabke” diye bilinen halay benzeri halk oyunu müziğinin temsilcisi. Suriye’de de Latin Abecesi değil, Arap Abecesi kullanıldığı için bu sanatçının adını elbette Türkçeleşmiş biçimiyle yazmalıyız:

“Ömer Süleyman”

“İKÂMETGÂH ETMEK” (!)

Bir yerde oturma, anlamındaki Arapça kökenli “ikamet” sözcüğündeki ‘k’ sesi, ‘kalın k’dir. Oturulan yer, demek olan “ikametgâh”ın g’si ise ince. Bunu bilen (Halk TV‘de, Rahmi Aygün ve “Ombudsman”ı hazırlayıp sunan sevgili arkadaşım İdris Akyüz’ün dışında) Tv sunucusu yok gibi!

CNN Türk’ün ekonomi izlencesi “Parametre”de, 3 Ekim 2018 günü konuk edilen bir sosyal güvenlik uzmanı, bu yaygın dil yanlışına, şu sözüyle tüy dikti:

– Sen bir evde, kayınvaliden ayrı bir evde ‘ikâmetgâh’ ediyorsun…

‘İkâmetgâh etmek’ de ne arkadaş? Üstelik bu yanlışa, aynı konuşmanızda iki kez düşüyorsunuz; hem de sözcüğü ‘ince k’ ile yanlış sesleterek!

Yine, CNN Türk’te 10 Kasım 2018 günü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması sırasında sözleri, koskoca puntolarla ekrana yazılırken yine bir değil, iki kez şöyle bir sözcük geçti:

“Muassır”

Çağdaş anlamında olup tek ‘s’ ile yazılan “muasır” ve tesirli anlamındaki “müessir”karışımı (!) bir tuhaflık örneği.

TÜRKÇE “KABRİSTANLIK”TA (!) 

Yukarıdakine benzer kötü karışımı, kimi zaman “mezarlık” ile “kabristan” sözcüklerinin kullanımında da görüyoruz.

“…’nın cenazesi, aile kabristanlığında toprağa verilecek.”

Arapça “kabir”, yine Arapça kökenli “mezar” demek.

Farsça “-istan” son ekiyle ise ‘yer adları’ yapılır; “gül-istan” (gül bahçesi), Hint-istan(Hindistan), “kabir-istan” (kabristan)…

Bu ekin Türkçemizdeki karşılığı “-lik”tir; “odun-luk”, “kömür-lük”, “mezar-lık”… 

“Kabir”e hem “-istan” hem de “-lik” son ekleri birlikte ulanıp “kabristanlık” denmez; “kabristan” ya da “mezarlık” demek yeterli.

OLUMLAMA YANLIŞI

Bir örnek de TBMM’den…

Yeni dönemde malum, TBMM’ye verilen hiçbir araştırma önergesi kabul edilmiyor. Geçenlerde, Tunceli’nin Nazımiye ilçesi kırsalında, iki askerimizin donarak şehit olmasıyla ilgili olarak İYİ Parti Grup Başkanvekili ve Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkan’ın verdiği araştırma önergesi de reddedildi. 31 Ekim 2018 günü basının karşısına çıkan İYİ Parti sözcüsü Cihan Paçacı, iktidar partisi ile MHP’yi kastederek şöyle dedi:

– Önergemizin reddedilmesini sağlamışlardır.

Sağlamak; bir işin olması için gerekli durumu, şartları hazırlamak, temin etmek,anlamlarına gelen bir ‘olumlama’dır.

Burada ise önergeyi verenler açısından bir ‘olumsuzluk’ söz konusu olduğu için “sağlamak” eylemi (fiil) kullanılmaz. 

Doğrudan, “Önergemizi reddetmişlerdir.” denilebilir.

ÜÇ ANLAMI OLAN SÖZCÜK

Bundan önceki yazımızda, Digiturk kanallarından “beIN MOVIES TURK”te hafta içi her gün yayımlanan “Leyla ile Mecnun” (tekrar) dizisinden övgüyle söz etmiştik.

Bu dizideki bir dil yanlışına dikkat çekmeden geçmeyelim…

Ak sakallı dedeyi canlandıran Köksal Engür’ün rol gereği elinden eksik etmediği “asâ”yı, tüm karakterler yanlış sesletiyor.

Daha çok bir güç simgesi olan ‘baston’ anlamındaki “asâ”nın son hecesi uzundur. Bu sözcüğün yazımında (imla) da ikinci a’sının üzerine düzeltme imi (^), yangın deyişle şapka koymamız gerekir. Yazımı aynı olan diğer iki sözcükle karıştırılmaması için…

Her iki hecesi kısa okunup şapkasız yazılan “asa”; fotoğraf filmlerinin ışığa duyarlılık derecesini gösteren bir optik ölçü birimidir.

İki hecesi de uzun okunan, dolayısıyla her iki a’sı şapkalı “-âsâ” ise Farsça bir son ektir. Ulandığı sözcüklere ‘gibi’ anlamı kazandırır:

Devâsâ (dev gibi), mahâsâ (ay gibi güzel)…

Yazımıza “Türkçe bağına destursuz girmek” başlığını attıktan sonra, acaba bu başlık çok sert mi oldu diye bir an ikircikte (tereddüt) kaldık.

Ama, yüzyılların Türk damağıyla bütünleşmiş benzersiz tatlarını içeren ekin (kültür) meyvelerimizi şölen soframızdan eksik etmemek için Türkçe bağının -karınca kararınca da olsa- bağbanı (Fars. bahçıvan) olmayı, ulusal görev sayıyoruz.

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

Vay bize vaylar bize

Fıtrat hızlı treninde

Muhalif raylar bize!