PARDON!.. 2021’E GİRMESEK OLMAZ MI?

Yarın gece, 2020’ye veda edeceğiz.

Biz her yeni yıla, ‘ülkemize ve insanlığa hayır getirmesi’ dileğinde bulunarak girerdik. Şimdi de aynı dileği yineliyoruz.

Ama, düşünce ve öngörülerine güvenilir bir tek ekonomist, toplum bilimci, siyaset bilimciden beklediğimiz umut verici sözleri duyamıyoruz.

Tam tersine, söz konusu uzmanların yorumlarını dinleyince gözümüzde şöyle bir tablo canlanıyor:

Patinaj yapan bir otomobildeyiz. Saplandığımız yerden kurtulmak için gaz pedaline yüklendikçe aracımızın lastiklerinden yoğun duman çıkıyor. Her an şanjmanı (şanzıman) dağıtmamız ya da motoru yakmamız işten değil.

Üstelik bir de aracı ‘geri vitesine’ takmışız.

Nasıl? derseniz…

212 YIL ÖNCE…

2020 Türkiye’sinde, hiç kuşkusuz bir tür ‘işkence’ olan; genç kızların, kadınların, küçük çocukların ve erkeklerin gözaltındayken çırılçıplak soyundurulup üzerlerinin arandığını konuşuyoruz.

Kimi yetkililerimiz, insanlık dışı arama savına gözü kapalı karşı çıkarken kimileri, ‘mevzuatın böyle aramaya izin verdiğini’ söylüyor.

Bir dakika!..

Bu topraklarda, 7 Ekim 1808′de “Sened-i İttifak” diye bir belge imzalandı. Kimi hukukçuların biraz abartarak da olsa ‘ilk anayasamız’ sayıp İngilizlerin o tarihten altı yüzyıl önceki Magna Carta‘sına (1215) benzettikleri Sened-i İttifak‘ın yedi maddesinden biri, şunu içermiyor muydu:

“İşkence yasağı”.

212 yıl sonra bugün, ‘geri vitesle’ patinaja devam!

MECLİS, BİLDİĞİNİZ GİBİ 

Biz bu satırları yazarken TBMM’de, başlığının okunması bile güç “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi” kabul edilmişti.

Öneri kapsamına nasıl olup da alındıysa Dernekler Yasası’nda yapılan değişiklikle Cumhurbaşkanı’na ve İçişleri Bakanı‘na; demokratik kitle örgütlerinin yargı kararı olmaksızın kapısına kilit vurma ya da yöneticilerini görevden alıp yerine kayyum atama, mal varlıklarına el koyma… gibi bizce patinaj yapan arabayı daha da zora sokacak yetkiler verildi. Önerinin görüşülmesi sırasında doğal olarak Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı partileri arasında büyük gerginlik yaşandı.

212 yıl önce, Osmanlı başkenti İstanbul’un Kâğıthane semtindeki Çağlayan Kasrı‘nda yapılan Sened-i İttifak görüşmeleri de çok gergin geçmişti. Ama, ‘padişahın yetkilerinin kısıtlanması’ söz konusu olduğu için ‘hayırlı bir gerginlik’ti bu.

Rusçuk Âyanı (sonradan sadrazam) Alemdar Mustafa Paşa’nın çağrısıyla toplanan âyandan (1) kimileri, tartışmalar şiddetlenince toplantıyı terk ettiler.

Sonuçta “Sened-i İttifak“ı, âyandan yalnızca dördü imzalamış, onlara vezirler, ulema, yeniçeriler, merkezi bürokrasi ve öteki kimi devlet yetkililerinin eklenmesiyle imza sayısı 21’i bulmuştu.

Sened-i İttifak’la Osmanlı Tarihi’nde ilk kez Padişah II. Mahmut’un mutlak yetkileri kısıtlandı; sadrazamlık makamından yapılması olası ‘rüşvet, yolsuzluk ve devlete zararlı işlemlerin’ senedi imzalayanlarca (asıl olarak âyan tarafından) engellenmesihalka ağır vergilerle yüklenilmemesi… gibi ilkeler karara bağlandı. Böylece de daha sonraki 1876 Kanun-ı Esasi’sinin (anayasa) zemini oluşturuldu.

Oluşturuldu da ne oldu? diye soracak olursanız…

İngilizlerin “Magna Carta”bizim Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan 84 yıl öncesinin tarihini taşıyor. Sekiz yüz küsur yıldır da çeki taşı gibi yerinde duruyor ve elifi elifine uygulanıyor. Bizse Sened-i İttifak‘ı ve onu izleyen Kanun-ı Esasi’yi kısacık sürelerle ‘uyguluyormuş gibi yaparak’ rafa kaldırdık. Ondan sonrakilerin hemen hemen tümünü de… Hâttâ imzaladığımız ve hâlen yürürlükteki anayasamıza göre, kâğıt üzerinde iç hukukumuzdan üstün saydığımız uluslararası sözleşmeleri bile…

Geri vitesle patinaja devam! 

KOYUNLARA DÖNELİM!

Fransızcada bir deyim vardır:

“Revenons à nos moutons.”

Bire bir Türkçe çevirisiyle “koyunlarımıza dönelim”.

Asıl anlamı ise:

“Konumuza dönelim.”

Bir tv haber kanalı, yılın son günlerinde sokak röportajları yapıyor. Kendilerine mikrofon uzatılan yurttaşlara, “2020’yi hangi cümleyle uğurlamak istersiniz?” diye soruluyor.

Bu kovit 19′un yararı da oldu; insanlar, biraz olsun ‘yüzümdeki koruyucu maske tanınmamı önler’ rahatlığı içinde konuşmaya başladılar.

Neler söylediklerini burada yinelememiz yer kaybı olur. Siyaset terminolosiyle ‘kahir ekseriyet’ (kahredici çoğunluk) olarak hepimiz aynı sıkıntıları çekiyoruz.

Her gün küçülen ulusal gelir pastasından, gözümüzün içine baka baka daha fazla pay alanların / verilenlerin dışında.

Başta, 2021 yılı için belirlenen “iki bin 825 lira, doksan kuruş” asgari ücretle, askerliğini komando olarak yapanların çok iyi bildikleri “hayatta kalabilme tatbikatı”nı her gün yaparak… 

Halk, sancılı ekonomik gidişten nasıl dönüleceğine ilişkin ciddi, tutarlı sözler, vaatler, projeler… kısacası umut ışığı beklerken öte yandan siyasetin dili sanki her an biraz daha kirlenerek yaraların üstüne tuz biber ekiyor.

Halkımız son yıllara hep kumara daha fazla bel bağlayarak giriyor.

Ve bu arada birileri, insanların son umudunu bile ‘ütebiliyor’ (2).

Örneğin, artık millî olmayan Millî (!) Piyango İdaresi’nin tv’den canlı yayımlanan bir çekilişi sırasında; “sekiz” diye fısıldandığını, hemen ardından da küre için sekiz sayılı topun düştüğünü herkes işitti ve gördü.

Ama, bu konuda bir soruşturma / kovuşturma yapılıp yapılmadığını bilmiyoruz.

Dahası, yine millî olmayan Millî Piyango İdaresi’nin oynattığı Sayısal Loto’da büyük ikramiye çıkma olasılığının en düşük olduğu ülke, Türkiye’ymiş. Söz konusu şans oyununda 62 haftadır büyük ikramiyenin kimseye çıkmadığı konuşuluyor.

Üstüne üstlük, internetteki devletçe yetkilendirilmiş olan kimi kumar sitelerinde, bir tür zar oyunu olan “barbut” oynatıldığı belirtiliyor. Bu, öylesine düşkün kişilerin oyunu ki halk arasında “barbut”a, “mezarlık kumarı”, oynayana da “mezarlık kumarcısı” denir. Tv yayınlarında sigara, içki görüntülerini ‘buzlatma’ duyarlılığını (!) gösteren sayın devletlilerimizin; salt vergi alayım diye yurttaşlarını, “mezarlık kumarı barbut” soyguncularının önüne attıkları savını yalanlamalarını bekliyoruz.

Mezarlık demişken… Kişisel olarak kovit 19 aşısına ulaşıp ulaşmayacağımız, hâlâ meçhul.

Pardon!.. Bu durumda 2021’e girmesek olmaz mı?

Hazır geri vitesine takmışken motoru çatlatmadan debriyaja yüklenip Atatürk Türkiye’sine geri dönebilsek örneğin…

İnanın, her şeye karşın umut, karlı dağın ardında değil.

Kafatasımızın ve göğüs kafesimizin içinde.

 

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

Biliyorum ki bu sen değilsin

Elma dersem çık…

Armut dersem yine çık

Saklandığın yerden

Benim Türkiye’m.

 

1) Âyan; sözlük anlamı olarak ‘bir toplumun ileri gelenleri, seçkinleri’ anlamına gelir. Osmanlı döneminde belirli bir bölgede, eyalette güç kazanmış yerel toprak beyleri, demektir. Bu kişilerden oluşan “Âyan Meclisi”, bir çeşit senatodur. 

2) Ütmek: Kumarda kazanmak.