.
Toplumca kafamız bozuk.
Aynı ölçüde Türkçemiz de.
Bizim değil, bilindiği gibi Yahya Kemal Beyatlı’nın koyduğu tanı / gösterdiği sağaltım yolu bu:
“İmlamız, lisanımız düzelince lisanımız da kafamız düzelince düzelecek; çünkü, o da onlar kadar bozuktur, fazla değil.”
Dille düşünce arasındaki sıkı bağa onlarca yıldır dikkat çekerek “doğru düşünme”nin ancak “doğru Türkçe” ile mümkün olabileceğini ısrarla söyleyip yazanlardanız.
Biz medya çalışanlarının, ‘kafası bozuk toplumun bir parçası’ olduğumuz bahanesine sığınarak dil yanlışlarını yinelemek gibi bir lüksümüzün (!) olmadığını da…
.
‘OLDUKÇA’ İLGİNÇ TÜMCE!
.
Son olarak ‘fikir’ gazetemiz Cumhuriyet’in, 29 Aralık 2018 tarihli sayısının üstelik “Bilim ve Teknoloji” sayfasında karşımıza çıkan yanlış Türkçe örneği bizi bu konuda karamsarlığa itti.
“Gözler kişiliğinizi ele veriyor” başlıklı söz konusu yazının daha ikinci tümcesinde (cümle), “İnsanlar henüz bir tür kişilik analizini tam olarak yapamıyor olsa da, bazı yapay zekâ türleri (AI) yapabiliyor.” denildikten sonra şu bilgi (!) aktarılıyordu:
“Ve gözlerinin kişiliği hakkında söyledikleri oldukça akıllara durgunluk veriyor.”
.
HATALARDAN HATA BEĞEN!
.
Yanlış 1: Yukarıdaki iki alıntı tümcesinden ilkinde “da” bağlacından sonra virgül konulmuş. Virgül de bir tür bağlaç olduğu için burada konulmamalı. (Konulabileceği durumlar vardır ama şimdilik ayrıntıya girmeyelim.)
Yanlış 2: Bunlardan ikincisi, bozuk bir tümce; “Kimin gözlerinin?” sorusunun tümcede yanıtı yok.
Yanlış 3: Yine ikinci tümcede geçen “akıllara durgunluk vermek”, aklın alamayacağı derecede şaşırtıcı olmak, insanı hayret ve şaşkınlık içinde bırakmak (1), anlamlarında ‘abartı’ içeren bir deyim. Aynı tümcedeki “oldukça” belirteci (zarf) ise ‘ne az ne çok, orta karar’ demek. Ama çoktandır yaygın olarak -ki bizce yanlış- “epey, bir hayli” (2) anlamlarında kullanılıyor. Hangi anlamını doğru sayarsanız sayın, “oldukça” belirtecine bu tümcede yer vermek doğru değil. Şöyle:
.
A) “Oldukça”yı; ‘orta karar’ manasında kullanırsanız bir abartı tümcesinde mantıksızlık yaratır; ‘akıllara ne az ne de çok durgunluk vermek’ (!) gibi.
B) “Oldukça”yı; “epey, bir hayli” manasında kullanırsanız abartıya abartı katarak inandırıcılığınızı yitirirsiniz.
C) Kaldı ki atasözleri ve deyimler değiştirilemez; “akıllara durgunluk vermek” de bir deyim olduğu için önüne – sonuna getirdiğiniz sözcüklerle deyimi bozamazsınız.
.
KARIŞTIRDIĞIMIZ SÖZCÜKLER
.
Ana haber bültenlerini, Foks TV’nin anchorman’i (bildiğimiz kadarıyla bu sözcüğe Türkçe karşılık hâlâ bulunamadı) Fatih Portakal’dan izliyoruz. Kendisini, son olarak bir canlı yayında, hapisteki gazetecilerin tamamını ‘terörist’ olarak suçlayan medya düşmanı bir ekran konuğuna haddini bildirmediği için eleştirmiştik. Ama, en doğru haber sunucusu yine Portakal olduğu için bizi ekrana çekiyor.Yapıcı eleştirilerden yararlandığını bildiğimiz kardeşimize, ‘birbirine karıştırdığı’ iki sözcüğün doğru anlamlarını anımsatalım.
Bu sözcükler, “ikircik” ve “ikilem”.
İkircik (ya da ikircim); kararsızlık, tereddüt, demek. Eski Türkçe “ikirçgün” sözcüğünden geliyor (3). “İkircikli” sıfatı da “mütereddit”in öz Türkçesi.
.
FATİH ÖRNEKLİ ‘İKİLEM’
.
“İkilem” ise daha geniş anlamlar içeren bir kavram. Daha doğrusu, bir felsefe terimi.
Türkçemizin büyük ustası Ömer Asım Aksoy, “Dil Yanlışları” adlı yapıtında şu anımsatma / alıntıları yapıyor (4):
“ (…) Türkçe Sözlük, ikilemi şöyle tanımlıyor: “İki önermesi bulunan ve her iki önermenin vargısı aynı olan tasım’. Bu tanıma uygun bir örnek olarak da tahtını oğlu Fatih Mehmet’e bırakıp bir köşeye çekilen II. Murat’a (savaş çıkması üzerine) Fatih’in yolladığı şu haberi gösteriyor: ‘Padişah sensen, ordunun başına geç. Bensem sana emrediyorum, ordunun başına geç.’
Yazın Terimleri Sözlüğü’nün ikilem için verdiği tanım şu: ‘Birbirine karşıt iki öncül savın aynı sonucu vermesi.’
Prof. Bedia Akarsu da Felsefe Terimleri Sözlüğü’nde şu tanımlamayı getiriyor:
1- (Mantıkta) Karşıdakinin iki yandan kıstırılması: A olunca B ve C’nin de olması zorunludur. Ama ne B, ne de C vardır; öyle ise A yoktur. 2- (Genel olarak ‘kıskaç’,’kıstırma’ anlamında). Her iki durumda da doğru hareket edemeyeceğim iki olanak karşısında bunlardan birini yapmaya, istemediğim hâlde beni zorlayan durum.”
Özetle “ikilem”de; aynı sonucu veren, bir başka deyişle ikisi de aynı kapıya çıkan iki ayrı yol izlemek söz konusu.
Bir başka tanımla da “ikilem; insanı, istenmeyen seçeneklerden birini izlemeye zorlayan sorun” anlamına geliyor.
.
MÜJDELİ HABER – MÜJDE
.
Tv kanallarında sık sık “müjdeli haber” diye yanlış bir tamlama yapıldığını da görüyoruz.
Son olarak Millî Eğitim Bakanı’nın, 24 Kasım 2018 Öğretmenler Günü’nde öğretmenlere ek gösterge verileceğine ilişkin vaadiyle ilgili durum, Foks TV ekranına şu başlıkla (KJ) aktarıldı:
“Müjdeli haber gelmedi”
Müjde (muştu); ‘sevindirici haber’ ya da ‘sevindirici haberi getiren kişiye verilen bahşiş’ demek. Yani, “müjde” kavramı zaten ‘haber’ olma özelliğini de içeriyor. O yüzden “müjdeli haber” denilmez.
Dil yanlışlarına değinmeyi sürdüreceğiz.
Bu arada, tüm okurlarımıza bir kez daha mutlu yıllar diliyoruz.
.
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
.
Ben sana aday olamazsın demedim
Adam olamazsın dedim
.
1) Misalli Büyük Türkçe Sözlük (Kubbealtı Lügati), İlhan Ayverdi, sayfa 28
2) Agy. sayfa 947
3) Agy. sayfa 549
4) Yalçın – Emel Yayınevi, 3. Basım, Ankara, Ocak 1990, sayfa 67
.