Çin İşkencesi

Çin’de yirmi yıl hapis yatmış bir Budist keşiş, Hindistan’a Dalay Lama’yı ziyarete gelmişti. Dalay Lama keşişe, uzun mahkûmiyeti süresince gördüğü işkenceler sırasında korkup korkmadığını sordu.

Keşişin inanılması güç yanıtı şöyleydi (1):

– En büyük korkum, bana işkence edenlere karşı sevgimi ve merhametimi kaybetme ihtimali oldu.

Çin, 1945’ten itibaren Tibet’i sinsice işgale girişmişti. 1949’da Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla işgal, kıyıma dönüştü (2). Çocuk ve kadınlar dâhil, halk hapishanelere, çalışma kamplarına tıkıldı. Korkunç ‘Çin işkencesi’ görenlerden bir milyon Tibetli her beş kişiden biri öldü.

Dalay Lama, on yıl boyunca ‘barışçıl bir savaşım’ vermesine karşın işgali önleyemeyince Hindistan Başbakanı Nehru’nun çağrısı üzerine 1959’da seksen bin Tibetliyle Himalayalar’ı aşıp Hindistan’a sığındı.

ANA KAN ARAKAN!

Tibetlilerin altmış küsur yıl önce yaşadığı, günümüzün Myanmar’ındaki Arakan Müslümanları’na yönelik vahşete benziyor. ‘Yasa dışı göçmen’ sayılan; yurttaşlık dâhil, tüm temel hak ve özgürlüklerden yoksun bir milyon kişiden en az üç bini öldürüldü, geri kalanlar da ülke dışına göçe zorlanıyor.

Komşu Bangladeş’e kaçış sırasında kitleler hâlinde çoluk çocuk, kadın, her gün nehirde, denizde ya da bataklıklarda boğuluyor. BM yetkilileri, “Çok sayıda hamile kadın, emziren anne ve göç sırasında doğan bebekler var; hepsi tıbbi yardıma muhtaç.” diye açıkladılar.

Bu insanların, “radikal İslamcı militanlarla, Myanmar ordusu ve ‘aşırı dinci Budist çetelerin’ arasında kaldıkları” öne sürülüyor.

Şiddetin taraflarından birinin ‘aşırı dinci Budist çeteler’ olması da kafa karıştırıcı. Çünkü, her şeyden önce Budizm bir din değil, Budha’nın öğütlerinden oluşan ‘öğreti’dir, diye biliyorduk. Bu öğretinin şiddetten, nefretten, öfkeden ne denli uzak olduğunu da bir Budist keşişin yukarıda aktardığımız sözlerinden anlıyorduk:

– En büyük korkum, bana işkence edenlere karşı sevgimi ve merhametimi kaybetme ihtimali oldu!

TAMAMEN DUYGUSAL (!)

Analistler; Myanmar’daki ‘Çin işkencesi’ni, egemen küresel güçlerin yaptırdığını söylüyorlar.

Mynmar’dan Çin’in Yunnan eyaletine uzanan iki boru hattı var. Bu hatlardan petrol ve doğalgaz geçiyor. Her iki hattın da başlangıç noktası Arakan. Çin’e taşınan doğalgaz miktarı, yıllık 12 milyar metreküp. Burada, 1,2 trilyon metreküplük doğalgaz ve 2,1 milyar varillik petrol rezervi bulunuyor.

Peki, ‘demokrasi ve insan hakları şampiyonu Batı’, neden Arakan’daki vahşete seyirci? Yanıt basit: Bu enerji kaynaklarını işleten, kendi çokuluslu şirketleri de ondan!

Dünyanın neresinde olursa olsun, doğal enerji kaynağı üzerinde oturma talihsizliğine (!) uğramış gariban halkların canlarının ne kıymeti harbiyesi var ki!

İnsanlık şimdi de bu Güneydoğu Asya ülkesinde can çekişiyor.

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

Kılıçdaroğlu / Adalet için yürüdü / Nemesis’in / Hukuka kör gözlerini / Daha da acımasız / Medya düşmanlığı bürüdü!

 

1) Keşiş ve Filozof; Matthieu Ricard, Jean – François Revel, Doğan Novus Yayınları, Ekim 2014, sayfa 196

2) age. sayfa 18 – 19