İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), “Kültür – Sanatta Katılımcı Yaklaşımlar” başlıklı bir yazanak (rapor) hazırlamış. 2017 Şubat tarihli yazanak; araştırma şirketi İPSOS’un, “Türkiye’yi Anlama Kılavuzu”na dayanıyor.
Araştırmaya göre, halkımızın yüzde 39’u hiç kitap okumuyormuş. İPSOS sormacasında (anket), kendisiyle görüşülenlerden yüzde 61’i “Okuyoruz.” yanıtını vermişlerse bu kişilerin çoğu ‘gizlice’ okuyor demektir! Çünkü, insanlarımızın topluca bulunduğu yerlerde değil on, bin kişiden altısının elinde bile kitap göremiyoruz.
Gazete satışlarımızın ‘yerlerde sürünmesi’ ise bu acı gerçeğin bir başka göstergesi.
“VATANIM” TELEVİZYON!
Aynı araştırmaya göre, yüzde 49’umuz hiç sinemaya gitmiyor; yüzde 66’mız konser, tiyatro, opera gibi sanat etkinliklerini izlemiyoruz. Başlıca ‘etkinliğimiz’ (!) yüzde 85’le TV karşısında ‘vakit öldürmek’!
En çok da TV dizileri izleyerek…
Bu günlerde de Kanal D’deki “Vatanım Sensin”in izlenme rekorları kırdığını görüyoruz.
Birçok ülkeye dışsatımı da yapılan bu diziyi kendi diline aktaracak çevirmenlere Tanrı kolaylık versin!
Neden mi…
Öncelikle, dizinin Albay Cevdet’ini [gerçekte, Kurtuluş Savaşımızın ‘Gâvur Mümin’ lakaplı Albay Mümin Aksoy’u (1892 – 1948) ] canlandıran Halit Ergenç’i, başarılı oyunculuğundan dolayı kutlayalım.
Aslında kurgusu da sağlam olan dizide, keyif kaçırtan ‘mantık ve dil yanlışları’ yapılıyor.
Örneğin, bir sahnede Eftelya (Şebnem Hassanisoughi), kayıp babasına (Can Kolukısa) kavuşuyordu. Ancak talihsiz adam, silahların gizlendiği yeri söyleyemesin diye ‘dili kesilmiş’ olduğu için konuşamıyordu. Eftelya, bu duruma isyan ederken dramatik sahneyi bir anda komediye dönüştüren sözler etti:
– Konuş baba, konuş! Kim kesti senin dilini?..
Bu arada, dizide ağırlıklı olarak yeğlenen birçok Osmanlıca sözcük, yanlış seslendiriliyor. Örneğin, Ergenç bile, düz okunan Arapça kökenli “makam” sözcüğünün, ilk hecesini uzatıyor; “maakam”…
Bir başka sahnede ise Albay Cevdet’in Kuvvacı kızı Hilal (Miray Daner), iç sesle ne dese beğenirsiniz:
– Kaf dağının ardındaki abıhayat suyu…
Arapça kökenli “ab”; zaten “su” demek. “Abıhayat” da efsanelere göre içen kimseye ölümsüzlük sağladığına inanılan su; “bengisu”.
Evet, ‘vatanımızın televizyon’ olduğu ayan beyan ortada ama “doğru Türkçe”nin ‘teferruat’ olmadığı, “Türkiye’yi Anlama Kılavuzu”na ne zaman girecek, merakla bekliyoruz.
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
Acaba diyoruz / Bizim mutluluğumuzu mu / Yaşıyor kimi insanlar ? / Hayat Oscar’ları / Dağıtılırken / Zarflarımız karıştı da!