DEVİRDİĞİMİZ DİL ÇAMLARI!

Türk diline büyük emeği geçmiş aydınlarımızdan, Türkolog Sermet Sami Uysal  (1925 – 2016) gençlik yıllarında gittiği Paris’te, spor giyim ürünleri satılan bir mağazaya girer. Tezgâhtara, eşofman almak istediğini söyler. Tezgâhtar şaşırır:

– Burası pek uygun değil, yine de isterseniz buyurun!

Sonunda derdini anlatıp giysiyi satın alabilen Uysal, bir süre sonra öğrenir ki “eşofman”(Fr. échauffment) sözcüğü, anavatanı Fransa’da; “ısınma”, özellikle de “sporcuların ısınma hareketleri” anlamına gelmektedir. Bizim pamuklu ya da sentetik kumaştan yapılmış bol kesimli, iki parçalı spor giysisine ise Fransızlar, “sur vêtement” (sürvetman, okunur) demektedirler.

(Doğru yazıp doğru okuduğumuz biçimi bile böyle sorunlu olan “eşofman” sözcüğünün; dilimizde “eşortman”“aşortman” gibi büsbütün tanınmaz kılıklara büründüğünü düşünün bir de.)

KIRK YILLIK “YANİ”…

Türkçede, yukarıda aktardığımıza benzer sayısız ilginçlikler (!) var. Yeri geldikçe bunlara değiniriz. Ama, medyamızda her gün öyle dil çamları devriliyor ki yukarıdaki gibi, yabancı bir sözcüğün Türkçede anlam değişikliğine uğrayarak kullanılmasını öpüp de başımıza koyacağız neredeyse!

Örneğin, Halk TV‘de bir reklam filmi, günde en az otuz kez yayımlanıyor; şarkıcı Latif Doğan, kanalla ortaklaşa Karadeniz yapımı bıçak satıyor. Reklamda “özgün” anlamındaki Fransızca kökenli “orijinal” (l’si ince okunur) sözcüğünü, şarkıcının ağzından her gün otuz kez (‘j‘sesi ‘c‘ye, son hecesi de ‘atın ayağına çakılan metal parçasına’ dönüşmüş olarak) şöyle işitiyor, kanalın izleyicileri:

“Orcinal”!

Aynı şekilde, eski DİSK Genel Başkanı, yeni CHP İzmir Milletvekili Kâni Beko’nun adıyla ilgili olarak Tv ekranlarında tam bir “sesletim (telaffuz) kirliliği” var. “K’si ince” ve “ilk hecesi uzun” okunması gereken “Kâni”yi kimi sunucular dümdüz okuyor, kimileri de “ilk hecesi uzun ama ‘k’ sesi kalın” olarak…

Öte yandan, Türkçemizde “eski alışkanlık kolay kolay değişmez” anlamındaki ünlü deyimin, bir Tv kanalımızda şöyle kullanıldığı kulağımıza çalındı:

– Kırk yıllık Kâni, olur mu yaani!..

Bu kez “Kâni” adının okunuşu doğru ama deyimin canına okunmuş! Bakın nasıl:

Deyimdeki son sözcük, bir Rum adı olan ve her iki hecesi de kısa okunan “Yani”dir; ilk hecesi uzun olan “yani” belirteci (zarf) değil:

Kırk yıllık Kâni, olur mu Yani!

Ya da:

Kırk yıllık Yani, olur mu Kâni!
Ne yazık ki oluyor ama!..

TAMLAMA ARASI SIFAT!

Kulağımızı tırmalayan sesletim yanlışlarını, uzun yıllardır öğrenilemeyen bir yazım (imla) yanlışı izliyor.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC)  ile Alman Konrad Adenuer Vakfı’nca onlarca kentimizde düzenlenen Yerel Medya Seminerleri’nde bize en çok yöneltilen sorulardan biri şuydu:

 Eski Aydın Valisi mi diyeceğiz, Aydın eski Valisi mı?..

Aydın Valisi, belirtisiz ad tamlamasıdır. Belirtisiz tamlamayı oluşturan sözcüklerin ortasına sıfat konulup Aydın eski Valisi denmez. Doğrusu:

Eski Aydın Valisi.

Ama, belirtisiz tamlamayı belirtili tamlama yaparsak ortasına sıfat koyabiliriz. Doğru örnek:

Aydın’ın eski Valisi.

Bu kural, bir zamanlar gerçek bir habercilik okulu olan TRT’de bile ihlal edilir hâle geldi. İşte, TRT Haber kanalında, 18 Ağustos 2018 akşamı ekranın altından akan yanlış başlık:

“BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan vefat etti”

Eh, dilbilgisi kuralları da sizlere ömür!

3 DAKİKALIĞINA BİLE ÖZGECİL OLAMAMAK

Eskiler, Farsçadan Osmanlıcaya girmiş “hodkâm” ya da “hodgâm” sözcüğünü sıkça kullanırlardı. Bu sıfatın Türkçe karşılığı “bencil” ki günümüz Türkiye’sinde sanki tek tek bizleri niteleyen bir sıfat oldu.

Dolayısıyla “hodkâm” karşıtı yine Farsça “diğerkâm” (başkalarını düşünen); öz Türkçesiyle “özgeci” ya da “özgecil” olmak da dolaşımdan tamamen kalkıyor gibi.

İstanbul’un Avrupa yakasında, metro trenindeyiz. Hat, Yenikapı – Hacıosman hattı. Karşımızdaki sıralı sekiz koltukta, biri kız, yirmili yaşlarda gençler oturuyor. Üzerlerinde, tuttukları ünlü futbol takımının renklerini, armalarını içeren formalar var. 4. Levent durağında, yaşı seksene varmış bir adam trene biniyor. Adam tam önlerinde, güçlükle ayakta durabiliyor ama gençlerin hiçbiri oralı olmuyor. O akşam takımlarının oynayacağı futbol karşılaşmasını izlemek için Seyrantepe’deki stadyuma gidecekleri belli. Nitekim bir durak sonra, Sanayi Mahallesi’nde iniyorlar. 4. Levent ve Sanayi Mahallesi duraklarının arası en fazla üç dakika. Yani, sporsever gençlerimiz, üç dakikalığına “özgecil” olamıyorlar. Eyvah ki eyvah!..

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

Ne zaman çıksak tahtırevalliye seninle

Ağır basıyor yalnızlığım.