‘BU NE YA?’ TÜRKİYE’Sİ

George Orwell’ın distopik romanı “1984”ü, bizden daha ‘trajikomik’ ağırlıklı olarak hayata geçiren toplum yoktur. Romanda, bilindiği gibi Okyanusya yöneticileri, kimi sözcükleri yasaklayarak insanların beyninden de silebileceklerini sanıyorlardı. Benzetmede hata olmaz; geçen hafta KRT’de, değerli meslektaşımız Zafer Arapkirli söyledi; “sigara böreği”, kimi marketlerde ‘kalem böreği’ adıyla satılmaya başlamış. Sigara, sağlığa zararlı[…]

Yazının Devamı

‘ATA’NMAYAN ÖĞRETMENLER

İki gün sonra, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutlayacağız. ‘Başöğretmen’ Atatürk’ün izinden giden, laik eğitim – öğretimi benimsemiş emekli / çalışan / çalışamayan / çalıştırılmayan tüm öğretmenlerimize, minnet duygularımızla birlikte, saygılarımızı sunuyoruz. Sözünü ettiğimiz son öbektekiler için ‘çalıştırılmayan’ ya da ‘atanamayan’ yerine, ‘Ata’nmayan öğretmenlerimiz desek sanırız daha doğru olacak. KPSS’de yüksek[…]

Yazının Devamı

‘KANUN DİYE DİYE…’

Yıllar, yüzyıllar geçiyor; devlet düzenleri değişiyor ama Türk aydınının yazgısı pek değişmiyor. II. Abdülhamit döneminin en duyarlı aydınlarından Tevfik Fikret (1867 – 1915), baskıcı padişahın otuz üç yıllık zulmünden çok etkilenmiştir. Bir gün Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin kurucusu ünlü ruh hekimi Mazhar Osman (Usman)’a sorar: – Çok hırçınım,[…]

Yazının Devamı

ATATÜRK 142 YAŞINDA

ATATÜRK 142 YAŞINDA Büyük Önderimizi, aramızdan ayrılışının 85’inci yıl dönümünde, her gün biraz daha artan özlemle anıyor, arıyoruz. Anadolu insanı, Atatürk’ten önce Türk olduğunun bile ayırdında değildi. Kendisine sorulunca “Müslümanım” diyordu. Dahası, Osmanlıya göre biz, “Etrak-ı bîidrak”; yani algılayamayan, mankafa Türklerdik. Bize Türk olduğumuzu öğreten, gizilgücümüzü (potansiyel) çok iyi bilen[…]

Yazının Devamı

100. YIL ONURU-2

Atatürk, uzun yıllar boyu tasarladığı Cumhuriyetin ilanını, 28 Ekim 1923 akşamı sofrasında bulunan konuklara açıklamıştı. İlerleyen saatlerde onları evlerine gönderirken İsmet (İnönü) Paşaya, “Sen kal!” demişti. Ardından, 1921 Anayasasında yapılacak değişiklikleri onunla tartışmış ve Meclis’e sunmak üzere bir taslak yazdırmıştı. Ata’nın en güvendiği arkadaşı, İsmet Paşa mıydı? Sanırız. Ama, buna[…]

Yazının Devamı

100. YIL ONURU -1

Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. kuruluş yıl dönümü haftasındayız. Bu çok özel yılın tarihsel tanığı olmak ayrı bir onur. Ne mutlu bizlere ki Büyük Önderimizin Cumhuriyet Aydınlığında yetişmiş kuşaklarız. Sahip kılındığımız ulusal / evrensel / insanî değerleri, yalnızca 14 yılda başarılan Atatürk Devrimine borçluyuz. İşgal altındaki Anadolu ve Trakya’yı emperyalist çizmesi altından[…]

Yazının Devamı

BEBEĞE VE KADINA ÖLÜM YAĞDIRMAK

Alman düşünür Immanuel Kant (1724 -1804), bundan üç yüzyıl önce soyumuzdan umudu kesip şöyle demiş: “İnsanlık denen çarpık çurpuk malzemeden düzgün bir şey yapılamaz.” Ortadoğu’da sürmekte olan İsrail – Filistin savaşı, Kant’ı bir kez daha doğruluyor. Filistin, 1947 yılından beri İsrail işgali altında. Dünyanın en yoksul insanları arasındaki 5,5 milyon[…]

Yazının Devamı

İYİLİK FİRARDA!

Güz; karaduygu (melankoli) mevsimi. Üzerimiz salkım saçak kara bulutlu sabahlara uyanıyoruz. Yaşamın, sanatı taklit ettiği anlar da oluyor; Güneş arada bir, Ayşen Baykal’ın usta sanatçı işi fotoğraflarında gördüğümüz gibi, ağaçların arasından gözalıcı ışık demetleri gönderip çekiliveriyor. Biz o ağaçları kestikçe yağmur ya pek nazlı ya da yoksul evlerine her biri[…]

Yazının Devamı

VAH ÜLKEM!

Karı koca, markette alışveriş ediyorlardı. Kadın, alışveriş arabasında bir ürünü görünce kocasına çıkıştı: — Fiyatını sordun da mı aldın? Adam, ‘Hayır!’ dedi. Tartının başındaki görevliden ithal ürünün fiyatını öğrenince kadının sesi daha bir sertleşti: — 86 liraya muz mu olur! Yerlisi yok mu bunun? Yerlisi yoktu. Zaten olsa onun da[…]

Yazının Devamı

SANATLA İNCELİP İNSAN OLMAK -2

İnsanın yeryüzündeki varlığı, 150 bin – 200 bin yıl öncesine dayanıyor. Kafatasının içinde beyin bulunan öteki canlılarınkiyle bizim beynimiz arasında çok belirgin bir ayrım yok; alnımızın hemen altındaki ‘ön lob’un büyüklüğü dışında… (1) Ama, günümüzün kırk bin yıl öncesinden başlayarak yaşadığı mağaranın duvarına resim yapmış olan canlı, yalnızca insan. Dirim[…]

Yazının Devamı

SANATLA İNCELİP İNSAN OLMAK -1

İstanbul Sarıyer’de, genellikle bakliyat satın almak için belli aralıklarla gittiğimiz küçük bir dükkân var. Geçen hafta orada, ilkyaz göğü gibi masmavi gülümseyen bir kadınla yüz yüze geldik. Söylemeye pek dilimiz varmasa da artık ilerlemiş yaşının gereği olarak elinde baston, yanında da Asyalı genç hemcinsi olan bir yardımcı bulunuyordu. Yüzündeki ‘mutlu’[…]

Yazının Devamı

YENİ ‘KAVİMLER GÖÇÜ’NE DOĞRU MU? -2

Dünya; en geniş ölçekli kitlesel insan göçünü, 350 – 800 yılları arasında yaşadı. Kavimler Göçü, halkların; iki ayrı dönemde Asya’dan Ön Asya’ya (Anadolu), Kuzey Afrika’ya ve Avrupa kıtasına yerleşmesiyle meydana geldi. İlk Hun devleti, İÖ 220’li yıllarda Teoman tarafından kuruldu. Türk adının geçtiği ilk devlet olan Göktürklerin, Bumın Kağan öncülüğünde[…]

Yazının Devamı

YENİ ‘KAVİMLER GÖÇÜ’NE DOĞRU MU? -1

Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı. Büyük utkunun kazanılıp ülkemizin düşman işgalinden kurtuluşunun 101’inci yılı. Kutlu olsun. Mustafa Kemal yönetimindeki Türk ordusu, Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonraki bir yıllık hazırlık döneminin ardından hücuma geçti. 26 – 30 Ağustos 1922 tarihleri arasında, Afyon Dumlupınar’da Başkomutanlık Meydan Muharebesi yapıldı. İşgalci Yunan ordusu büyük ölçüde[…]

Yazının Devamı

B. PEHLİVAN, MOLİERE İLE AYNI CEZAEVİNDE!

Gazeteci Barış Pehlivan, geçen hafta beşinci kez -ve haksız yere- cezaevine kapatıldı. Değerli meslektaşımız, yeni koğuş arkadaşlarından biriyle tanıştırılınca kendisiyle şaka ediliyor sandı. Ya da tanıştırıldığı kişinin aklından zoru olmalı, diye düşündü. — Bu dostumuz, Mösyö Molière. — Herhâlde, soyadı benzerliği… Bildiğimiz Fransız oyun yazarı Molière olduğunu söylemeyecek sanırım. Sözü,[…]

Yazının Devamı

BİLGİ (!) YARIŞMALARI

BİLGİ (!) YARIŞMALARI Kara mizah gibi gerçek: Günümüz dünyasında, bilgisiz insanın yapamayacağı iş yok! Ülke yönetmek dâhil. Sadece bir tek şeyi yapamaz, diye düşünebilirsiniz: Bilgisiz insan, bilgi yarışması düzenleyemez. Siz öyle sanın! Birkaç tv kanalında, yıllardır ‘bilgi yarışması’ adı altında izlenceler yayımlanıyor. Bunlardan -iktidara vıcık vıcık yağ yakmaktan, artık tamamıyla[…]

Yazının Devamı

‘DİSTOPİK’ ZAMANLAR

DİSTOPİK’ ZAMANLAR Charlie Chaplin’in 1936 yapımı “Modern Zamanlar” filmini pek çoğumuz izlemişizdir. 1929 yılındaki küresel ekonomik bunalımı yansıtan filmde Şarlo (Chaplin), ’emek sömürgeni’ kapitalizmin baş döndürücü çalış(tır)ma hızına ayak uyduramayan bir fabrika işçisidir. Araya kimi yanlış anlaşılmalar girer ve Şarlo, akıl sağlığının yerinde olmadığı düşünülerek hastaneye kapatılır. Taburcu edildiğinde, bu[…]

Yazının Devamı

TDK NE YAPTIĞINI BİLİYOR MU? -2

Türk Dil Kurumu (TDK), dilimizdeki 18 sözcüğün yazımını (imla) değiştirdiğini, geçen hafta açıkladı. Bunun için “Güncel Türkçe Sözlük Bilim ve Uygulama Kolu üyeleri ile uzmanları”, 2019 yılından beri çalışmışlar. Sonunda yalnızca 18 sözcüğün yazımını değiştirmiş olmaları garipsenebilir. Çalıştıkları her yıla, 4,5 sözcüğün yazım değişikliği düşüyor! Bizi bağışlasınlar (!) ama yaptıkları[…]

Yazının Devamı

TDK NE YAPTIĞINI BİLİYOR MU? -1

Günümüz egemenleri, aralarında 100 yıllık Cumhuriyetimizle yaşıt olanların da bulunduğu hemen tüm kamu kurum ve kuruluşlarını amaçlarından koparıp adım adım kendi meşreplerine (1) uydurmayı sürdürüyorlar. Bunlardan biri, Atatürk’ün yönergesiyle (talimat) 12 Temmuz 1932’de kurulan Türk Dili Tetkik Cemiyeti; şimdiki adıyla Türk Dil Kurumu (TDK). Doğrusu, TDK’yi TDK olmaktan çıkarmak için[…]

Yazının Devamı

ÖYLE BİR YAĞMUR YAĞSIN Kİ…

Öyle bir yağmur yağsın ki… Ak notalar çizsin kara bir buluta salyangoz, Ninni bilmeyen taze anneye ezgi, Efkârlı bülbülün çektiği dem olsun. Öyle bir yağmur yağsın ki… Toprak doysun can suyuna kıydıkları canların, Kelepçeli kökleri, meyvesi yasak fidanların. Kanadı kırık serçeye merhem olsun. Öyle bir yağmur yağsın ki… Kirinden arındırmaya[…]

Yazının Devamı

MEDYA İLE BAŞ EDİLEMEZ

“Bu gazete (dergi); Cuma günleri saat sekizde çıkar. Sekizle dokuz arasında fırsat bulursa satılır. Dokuzda toplatılır. Saat onda muharrirleri (yazarları) sorguya çekilen Basın Hürriyetinin kurbanı felaketzede bir gazetedir.” Yukarıdaki ‘trajikomik’ yazı, 1946 – 1949 yılları arasında yayımlanan haftalık Markopaşa dergisinin kapağında yer aldı. İmleğinin (logo) üzerine atılan “Toplanmadığı Zamanlarda Çıkar”[…]

Yazının Devamı