Beyazperdede de Kararan Türkçe!

Birkaç gece önce Tv kanalları arasında dolaşırken bir Yeşilçam filmine rastgelince “doğru ve güzel Türkçe” konusunda ne denli gerilediğimizi bir kez daha ayrımsayıp üzüldük.

Tv ekranındaki, 1970’li yıllara ait, yönetmen Orhan Aksoy‘un (1930 – 2008) bildik melodramlarından biriydi. Diğerleri gibi sessiz çekilip sonradan dublajının yapıldığı anlaşılan filmde, baş karakterleri bırakın, yan karakterler örnek bir İstanbul Türkçesiyle konuşuyorlardı. Hepsi yerli yerinde hece, sözcük, tümce ve ussal değer vurgularıyla… Çünkü, dilimiz ciddiye alındığı için filmlerde neredeyse figüranları bile, birbirinden değerli tiyatrocularımız ya da Türkçesi dört dörtlük diğer kültür insanlarımız seslendiriyorlardı; Bedia Muvahhit’ten (1897 – 1994) Mümtaz Ener’e (1907 – 1989), Adalet Cimcoz’dan (1910 – 1970)  Hayri Esen’e (1919 – 1977), Jeyan Mahfi Tözüm’den (1931 doğumlu) Abdurrahman Palay‘a (1923 – 2002), Sadettin Erbil’den (1925 – 1997) Müşfik Kenter’e (1932 – 2012)… değin.

Hele, söz konusu filmin bir sahnesindeki repliğe bayıldık. Baş erkek oyuncu, bir dostunu sevgilisine şöyle tanıtıyordu:

– Tüccardan, Ahmet Bey!

Genç Tv izleyicileri, bu sözü garipsemişlerdir. Oysa replikte kullanılan, “doğru Türkçe”. Çünkü, Arapça kökenli “tüccar” çoğuldur; bu sözcüğün tekili de “tacir”. Doğru örnek: “Venedik Taciri” (Shakespeare).

Eski İstanbullular, ticaretle uğraşan bir kişiden söz ederken böyle derlerdi:

– Tüccardan falanca bey!

Aynı şey, yine Arapça kökenli olup aslında “sınıf”ın çoğulu olan “esnaf” sözcüğü için de geçerlidir. Söz gelimi:

– Hanım kızımıza, mahallemiz ‘esnafından’ Ali Bey talip oldu, denir.

TEKİL – ÇOĞUL KAOSU

Günümüz Türkçesinde, “tekillik – çoğulluk” karmaşası, kaos boyutlarında.

Örneğin, “boyut” deyince… Öz Türkçe “boyut” sözcüğünün yerine, onun Arapça karşılığı olan çoğul “ebat”ı kullanıyoruz genellikle. Hem de zaten “çoğul” olan “ebat”a bir çoğul eki daha (-lar) ekleyerek “ebatlar” diyebiliyoruz! Doğrusu, ikisinden birini seçip ya “boyutlar” ya da “ebat” dememiz.

İşin daha kötüsü ne biliyor musunuz? Türk Dil Kurumu (TDK), bu gibi dil yanlışlarını artık doğru kabul ediyor. Eskiler, “Galat-ı meşhur, fasih-i mehcurdan evladır.” derlerdi; yaygın yanlış, terk edilmiş doğruya yeğ tutulur, anlamında. Ama, galatımeşhurlar öylesine arttı ki bu gidişle doğru ve güzel Türkçenin yerinde yeller esmesinden korkarız. Görevleri arasında ‘Türkçemizin özgünlüğünü korumak’ da yer alan TDK, sözlüklerinde güncelleme adı altında yaptığı bu gibi değişikliklerle dilimize, dolayısıyla da kültürümüze iyilik etmiş olmuyor bizce!

İKİ YENİ FİLM, BİR DİLBİLİM!

Türkçemizin iyi günlerini, eski bir Yeşilçam filminden rastgele verdiğimiz örnekle andık. Kötüye gidiş (1) örneği olarak da yine rastgele, 2000’li yıllarda çekilen iki ayrı filme değinelim…

Özel Tv kanallarımızdan biri geçenlerde, yönetmen Özer Kızıltan’ın “Kayıp İnci” filmini oynattı. Genç aktör İsmail Hacıoğlu’nun canlandırdığı karakter, (ünlü masaldaki Alaaddin’in cininden esinlenilen) bir sahnede şunları söylüyordu:

– Çaydanlığın içindeki arkadaşla tanıştınız mı? Kendisiyle epey zamandır ‘teşvikimesaideyiz’ çünkü.

Arapça “şirk” (ortak) ile “mesai” (çalışma) sözcüklerinden oluşan tamlama, bilindiği gibi “teşrikimesai“dir (birlikte çalışma). Buradaki yanlış tamlamanın (teşvikimesai) kullanılma amacı (!) ise dilimize duyarlı bir avuç insana karşı her gün biraz daha dayanılmaz hâl alan çıldırtmaya teşvik için ortak çalışma sanki!..

Bir başka kanalımızda da yönetmen Çağan Irmak’ın “Ulak” filmi yayımlandı. Ulak Zekeriya’yı canlandıran deneyimli aktör Çetin Tekindor, filmin bir sahnesinde şöyle diyordu:

– Gizli saklı olan, ‘aayan’ olmuş!

İlk a’sının üzerinde düzelme imi (^) olan, dolayısıyla da ilk hecesi uzun okunan “âyan”ın anlamı: İleri gelenler. Örneğin; Osmanlı’da bir dönem senato işlevi gören “Âyan Meclisi”, eşraftan (hatırı sayılır, ileri gelen) kişilerden oluşuyordu.

Filmde, Tekindor’un kastettiği ise bilindiği gibi ‘açık, belli’ anlamlarında olup her iki hecesi kısa okunan “ayan” (ikileme olarak da ‘ayan beyan’). Çok ciddi diksiyon öğrenimi görmüş olması gereken, konservatuvar mezunu, böylesine değerli bir sanatçımız bunu bilmeyecek de kim bilecek!

Yapmayın!

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

 Burnun yere düşse almazsın

Kolay kolay da değişmezsin bilirim

Beni soracak olursan insanların hâlâ

Sokakta adres sordukları kişiyim.

 

1) Burada, “gidişat” sözcüğünü özellikle kullanmadık. Çünkü, ‘gitme işi’ anlamındaki öz Türkçe “gidiş” ismine, Arapça çoğul eki ‘-at’ eklenerek yapılan uydurma bir sözcük “gidişat”.